2.Biyodinamik Tarım Konferansı

Yaşam bütünü oluşturan parçaların bir araya gelmesiyle şekillenir.

 

İşte bizde tıpkı bu sözdeki gibi bir araya gelerek ana teması ‘Hayvancılık’ olan ‘2.BİYODİNAMİK TARIM KONFERANSI’ mızı 20-21 ekim tarihleri arasında Burdur -Ağlasun Sagalassos lodge otel ve Tefenni Seydiler köyü kompost hazırlama alanında uzmanlarca sunulan teorik bilgi ve uygulamalı çalışmalarla başarıyla tamamladık.

Birlik AŞ ve İstafil Bio-dinamik tarım Çiftliği Ltd. Şti’nin işbirliği ve biyodinamik tarım danışmanımız Sn.Hans Supenkaemperin eşsiz gayretleriyle hazırlanan ve sunulan İkinci Biyodinamik Tarım konferansına değerli çiftçilerimiz, ihracatçı firmalar, kontrol kuruluşlarımız, farklı sektörlerden gelen konuklar ve ilk defa bu tarımla ilgili aydınlanmak üzere yurdumuzun üç ayrı ünversitesinden gelen öğrencilerimiz ve hocalarımızın katılımlarıyla 60 kişiden oluşan enerjisi son derece yüksek ve öğrenmeye açık bir grupla dinamik bir toplantı gerçekleştirdik.

Gençlerimizin varlığı ve öğrenmeye olan açıklığı enerjimizi daha da arttırdı. İzmir Ege Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat fakültesi Bahçe Bitkileri ve Zootekni bölümlerinden İstafil Çiftliğinin desteği ile katılan öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizle birlikte çalışmak tüm katılımcılar için bir ayrıcalık olmuştur. Üniversitelerimizle olan işbirliğimizin artan şekilde devam etmesini arzu ediyoruz.

Toplantımızın ilk günü Sn.Hans Supenkaemper’in moderatörlüğünde Tefenni’de başladı. Birlik A.Ş. bölgede Biyodinamik methodlarla üretilen tarım ürünlerinin sertifikası olan Demeter kalitesinde üretim yapmakta ve Alman Lebensbaum firmasına ihracat yapmaktadır. Birlik AŞ. nin proje sorumlusu Sn.Engin Fırıncı ve Tefennili çiftçilerden Sn.Ramazan Çelik bu yörede hızla geliştirilmekte olan biyodinamik tarım projesinin başlangıcı, gelişimi ve hedefleri hakkında kapsamlı olarak bilgi verdiler. Daha sonra otobüsle Seydiler köyü Kompost ve Biyodinamik preparat Hazırlama Merkezine hareket edildi. Burada uygulamalı olarak biyodinamik tarımın ana preparatı BD-500 (Boynuz Gübresi) ve CPP (Cow pat preparation) Birlik firmasının destekleriyle inşa edilen biyodinamik evin üst katındaki büyük fıçılara konularak ayrı ayrı vorteks yöntemi kullanılarak karıştırıldı. Katılımcıların bu özel karıştırma biçimini uygulayabilmek üzere gösterdikleri gayret görülmeğe değerdi. Ayrıca alt katındaki biyodinamik preparatların muhafaza edildiği kutular çok ilgi çekiciydi. Biyodinamik tarımı diğerlerinden ayıran en önemli noktalardan biri de kullanılması elzem bitkisel preparatlardır. Hepsi özenle ayrılmış, içlerinde boynuz gübresi, ısırgan otu, civanperçemi, papatya, karahindiba ve meşe kabuğu bulunan her bir kutucuk torfla doldurulmuş olarak özenle saklanmaktaydı. Preparatların hazırlandıkları şartların en az yapılarını oluşturan özler kadar önemli olduğunun altı çizildi. Preparatların kozmik enerjiyi konsantre ederek ‘olgunlaşmak’ u¨zere yıllık döngu¨yu¨ tamamlamak zorunda olduğu dolayısıyla çeşitli hayvan organlarına doldurulan preparat bitkilerinin gömülerek gu¨çlerinin arttırıldığı anlatıldı.

Daha sonra ilkbaharda içi kurutulmuş civanperçemi çiçekleriyle doldurulmuş olan geyik mesanesi yazın enerjilerini toplamak üzere asılmış yerden alınarak, kışı geçireceği köşeye gömüldü. Toprakta mevcut potasyum, kükürt ve selenyum gibi elementleri aktive eden bu preparat, bir yandan iz elementlerinin kolayca absorbe edilebilmesine yardımcı olurken öte yandan çiçeklenme ve meyvelenme aşamasında ortaya çıkabilecek problemleri de tedavi edecek nitelik taşıdığı vurgulandı.

Bundan sonraki işimiz gelecek yıl kullanmak üzere BD-500 Boynuz gübresi hazırlamak oldu. Bu preparat humus oluşumuna ve bitkilerin rahatça köklenmesine yardımcı olur. Arkadaşlarımızın taze inek dışkısıyla doldurduğu boş inek boynuzları, hepimizin elden ele geçirerek enerjisini katması sonucu iyice zenginleşerek kışı geçirecekleri yere arazinin verimli bir ko¨şesine, ilkbahara kadar kalmak u¨zere geniş bir çukurun içersine go¨müldüler. Bu aktivite sırasında katılımcıların yüzlerindeki mutlu ifade görülmeye değerdi doğrusu. Bence bu pozitif enerji sayesinde bu yıl Tefenni çiftçilerinin bolluk ve bereketi çok yüksek olacak…

En son çiftçilerin her birinin kendi çiftliklerinden getirdikleri gübreleri bir araya getirmeleri neticesinde oluşturdukları eski- bir süre bekletilmiş ve taze olarak ayrılmış kompost yığınları tek tek incelendi. Aralarındaki farklar irdelendikten sonra traktörün arkasına monte edilmiş olan özel bir karıştırma makinesi kullanarak belli bir ısının elde edilmesi neticesinde form değiştiren kompostun harareti ve içeriği özel bir aletle ölçülerek ideal orana ulaşıldığı gözlemlendi. Etkin ve yeterince sık karıştırmanın ham organik atıkların komposta hızlıca dönüşmesini için yeterli oksijen sağlamak amacıyla çok önemli olduğu, taze çürümemiş organik malzemelerin mikroorganizmalar için iyi karbon ve enerji kaynakları olduğu ve mahsulün kalitesini arttırdığı anlatıldı. 6-8 haftalık bir zamanda ufalanan organik malzemelerden elde edilen humus benzeri malzeme yakinen incelendi ve koklandı. Kompost karıştırma sürecinde mikrobiyolojik yoğunluk ve etkinlik arttığı için kompostlama biyokütlesinin,ısı ve nem seviyeleri günlük olarak gözlenmesi gerektiği söylendi.

Bu arada zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Köyün merkezinde verdiğimiz molada artık herkes güzel bir çayı hak ettiği konusunda hem fikirdi.

Oteldeki akşam yemeğinden sonra konferansın ana teması olan ‘Hayvancılık’ hakkında İsviçre Fibl firmasının tecrübeli veteriner hekimi Dr.Anet Spengler-Neff tarafından son derece verimli bir sunum yapıldı. Öncelikle hayvanların fiziksel özellikleri ve bünyeleri incelenerek, doğal hareketliliğe olan ihtiyaçları, verilmesi gereken sevgi ve doğru beslenme uygulamaları hakkında bilgi verildi. Hayvan davranışlarının yakından izlenerek sağlık durumları hakkında bilgi edinmenin önemi vurgulandı. Sonuç olarak söyleyebileceğim Dr.Anet çiftliğimizdeki hayvanların her birinin bize bağımlı olduklarının bilinci ile hareket etmek zorunda olduğumuzu, günlük olarak ihtiyaç duydukları her şeyi karşılamak ve doğal hareketlerini kısıtlamadan özgürce dolaşmalarını mümkün kılmanın en önemli görevlerimizden biri olduğu açıkça ifade etti.

İkinci gün yine erken saatlerde Tefenni’deki toplantı merkezimizde başladı. İlk tanıtımı İstanbul-İhsaniye köyünde küçük bir arazisi olan ve üç yıldır biyodinamik tarımla uğraşan ben Arzu Duran, danışmanımız Sn.Hans Supenkaemper’in projesini yaptığı Demeter standartlarına uygun olarak inşa edilen açık inek ahırlarını resimlerle tanıtarak başladım. Ahırımda yaşayan ineklerin kısmen korunaklı olarak yaz-kış dışarıda kalmakta olduklarını ve ormanda özgürce dolaşabildiklerini anlattım. İlk kez böyle bir durumla karşılaşan hayvancılıkla uğraşan köydeki diğer komşularımın tüm itirazlarına rağmen geçen yıl başlayan açık ahır serüvenimin bu yıl başarıyla sonuçlanması benim için gurur verici bir sonuç olduğunu söyledim! Yaptıklarımı açıklamaya şöyle devam ettim: ‘Bu yaz arazimin tüm boşluklarına biyodinamik ayçiçeği ve mısır tohumları ektim. Şimdi kısmen onları kullanıyorum. Hedefim kullandığım yemlerin tamamını biyodinamik menşeli olarak üretebilmek. Çünkü arazide yetişen bitkileri yiyen bir hayvan bunu tekrar sindirim neticesinde toprağa geri vermektedir. Toprağa geri verilen dışkı düştüğü yeri zenginleştirmekle kalmayıp form değiştirmesi neticesinde verimi arttırmak üzere ürün yetiştirmek üzere kullanılmaktadır. ‘ şeklinde bu bölümü bitirmiş oldum.

Son olarak bu yıl yeni başladığım üç ayrı konu ile ilgili bilgi verdim. Bunlardan birincisi Demeter firması ile hem fikir olarak Demeter’in faaliyetlerini Türk çiftçisine tanıtmak ve biyodinamik tarıma geçmek isteyen çiftilerimize yardımcı olabilmek amacıyla ilk web sitesini kurduğumuzdan bahs ettim. www.demeter-turkey.com sitesini açtığınızda biyodinamik tarımın ana hatları ile ilgili bilgi alınabileceğini belirttim. Konferans sırasında biyodinamik tarımla daha geniş anlamda ilgilenenler için ‘Dönüşüm’ başlığıyla bir rehber dağıttık. Konuyla ilgili olarak her zaman tarafımla iletişime geçebileceklerini bildirdim.

Bir ikinci yeni konu ise ‘Biyodinamik Tarım Birliği’ kurmak hakkında yaptığım açıklama oldu. Yakın zamanda konuyla ilgili çerçeveyi belirlemek üzere çalışmalarımıza daha fazla odaklanmayı umuyoruz. Türkiye’nin doğayı seven, toprağımızın ve emeğimizin değerini bilen bilinçli çiftçi ve çiftliklerini birliğimizin çatısı altında toplanmaya ve birlikte güçlenmeye davet ediyoruz.
Bu önemli harekette bizimle birlikte yer almak isteyenler
info@demeter-turkey.com dan mesaj gönderebilirler ya da arayabilirler.

Son olarak çok önemli bir girişimden söz ettim. Biyodinamik organik tarım kültürünü öğretmek amacıyla kurulmuş’ Uluslararası Gezici Okul’. İlk plot uygulama bölgesi olarak Türkiye’nin seçilmesi bizim açımızdan büyük bir şans oldu. Danışmanımız Sn.Hans Supenkaemper ve diğer üç uzman arkadaşının kurmuş olduğu bu okul değişik tarihlerde konuyla ilgili herkes için kurslar düzenlemeyi hedeflemekte. Yakın zamanda sizlerinde önerileriyle kurs tarihlerini ve yapılacak yeri belirleyeceğimiz bu Biyodinamik tarım okulu ilgili konuda eğitim almak isteyen herkese en kısa sürede eğitim vermeye başlayacaktır. Eğitimler biyodinamik tarım yapılan çiftliklerde sürdürülecek ve teorik bilgilerin yanı sıra ağırlıklı olarak pratik uygulamalar önemli bir yer tutacaktır. Bu konuyla ilgili broşürümüz de konferansımıza katılan herkese dağıtmış bulunmaktayız. Ayrıntılı bilgi edinmek üzere doğrudan Türkiye irtibat bürosu olarak İstafil Çiftliği Bio-dinamik Organik Tarım Ltd. Şti. ile temasa geçebilirsiniz.

Bunun akabinde Sn.Hans Supenkaemper tarafından Almanya’da Luzernenhof çiftliğinde biyodinamik esaslı hayvancılık faaliyetleri hakkında kısa bir film, resimler ve bilgi sunumu yapıldı. Her türlü sebze ve süt ürünlerinin üretildiği bu çiftlikte hayvanların merada kalmaları amacıyla kullanılmakta olan portatif ve düşük maliyetli barınak hakkında bilgi verildi.

Bu bölgede yapılan hayvancılık uygulamalarını görmek üzere çeşitli ahırları Dr.Anet Spengler-Neff ve Sn.Hans Supenkaemper’in eşliğinde ziyaret ettik. Ziyaretlerimize başlamadan önce Hans bey’ın söylediği ‘Yanlızca gözlemleyin-yorum yapmayın!’ cümlesinin ne anlama geldiğini de bu gezi esnasında anlamış olduk.

Ziyaret ettiğimiz ilk çiftlikte konvansiyonel hayvancılık yapılmakta idi ki hayvan barınakları ve hayvancılık koşulları kelimelerle ifade etmek gerekirse maalesef son derece olmaması gereken bir haldeydi. Sanırım gördüğümüz manzara hepimizin şaşkınlık içinde bıraktı.

İkinci ziyaret ettiğimiz hayvan barınağı Tefenni çiftçilerinden birine aitti ve gayet temiz, düzenli ve görülür şekilde hayvanların ilgi ile bakıldığı ve rahat olduklarını gözlemlediğimiz açıkçası emek harcanan bir ahırdı. Uzmanlarımız gayet yapıcı önerilerde bulundular ve memnuniyetle ayrıldık.

Üçüncü olarak ziyaret ettiğimiz hayvan ahırı ise köylerimizde yaygın olarak gördüğümüz türdendi. Hayvanların bir kısmı ahırın önündeki açık gölgelik alanda duruyordu. Uzmanlarımız hayvanların davranışlarına ve çıkardıkları seslerle ya da davranışlarıyla ne ifade etmek istedikleri konusuna odaklanmamızı istediler. Çıkarttıkları sesler ve hareketleri aslında konuşmasalar da ne istedikleri konusunda ipuçları vermekteydi. İlgi ile izledik. Genel anlamda son derece pozitif enerjilere sahip, güler yüzlü sıcak insanların yaşadığı bir çiftlikti. Hayvancılık koşullarının düzeltilmesi gerektiği ve zamanın geldiği çiftçimiz tarafından çoktan kabullenilmişti. İstediği Sn. Hans Supenkaemper’in kendisine standartlar uygun proje çizmesi ve yeni ahırlar yapmaktı. Hans bey bunu memnuniyetle kabul etti.

Otele biraz gecikmeyle ulaşıldı. Son olarak yaptıklarımızı küçük gruplar halinde değerlendirdik. Herkes hissettiğini bir veya iki kelime olarak tahtaya yazdı. Sonuç harikaydı! Demek ki gerçekten insan aslına tabiatta çok çabuk dönüveriyor! Ve en son katılımcı belgelerimizi alarak bu konferansı bir arada yaptığımız verimli çalışmaların mutluluğunu içimizde ve bir sonra ne yapabileceğimizin heyecanı ile sonlandırdık.

Ertesi gün hepimiz son derece güzel izlenimler ve en kısa sürede tekrar bir araya gelmek arzusuyla dağıldık.

Kendimizi son derece pozitif hissettiğimiz bu yer aslında çok eski bir uygarlığın hüküm sürdüğü bir bölge. Bu antik kent denizden yaklaşık 1600 m. yüksekte kurulmuş.

Antik çağlarda insanların Sagalassos antik kentinde olduğu gibi dik yamaçlara yerleşmek için insanların sebepleri vardı. Bunlardan birisi kendilerini daha güvende hissetme, diğeri ise suyun bolluğudur. Sagalassos sahip olduğu katmanlı yer tabakası sayesinde su kaynakları açısından çok zengindir. Gezimiz esnasında gözlemlediğimiz bolca bulunan su kanalları ve tuğla kalıntıları oldu. Gördüğümüz her ayrıntı, çeşmeler ve akan suyun enerjisi nedense bu kentin sanki hala canlı olduğu izlenimini bıraktı. Girişteki danışmada bize söylenen dünyanın nadir olarak bilinen en kaliteli birkaç suyundan birisinin de Sagalassos çeşmelerinden aktığı bilgisi oldu.

Bir sonraki Biyodinamik Tarım Konferansında daha da gelişebilmek için yepyeni fikirlerle buluşmak üzere….

ARZU DURAN