Yeni bir yıla girerken biraz hayal edelim…

Yeni bir yıla girerken biraz hayal edelim…

Bugün biraz hayal gücümüzü zorlayarak gerçek olduğu ‘varsayılan’ ayaklarımızı bastığımız dünyanın ötesine geçip kısa bir yolculuğa çıkalım! Bilirsiniz Yeni yıl yaklaşırken her yer pırıldamaya başlar. Pek çok yerde gözümüze çarpan parıltılı süslerin arasında kimi zaman yüzümüzde ani bir gülücük oluşturan , bazen de çocukların parmakları ile göstermek kendilerini alamadıkları ve kocaman gözleriyle merakla süzdükleri minik cüceler dizi dizi karşıdan bize bakmaktadırlar. Belki çocukluğunuzda cücelerle ilgili masallar dinlemişsinizdir kim bilir?
Dünyanın pek çok köşesinde bu küçük ruhların kimlikleri ve yaptıkları ile ilgili çeşit çeşit efsaneler mevcut. Bugün size karlar ülkesi İsveçte Tomte adı ile bilinen, Finlandiya da ve Danimarka da Tonttu ve Norveçte Nisse adıtla bilinen, çiftliklerde yaşadığına ve orayı koruduğuna inanılan cücelerle ilgili bir halk hikayesinden kısa alıntılarla söz etmek istiyorum.
Ve işte size İskandinav ülkelerinde yaşayan Tomte cüceler;
Tomte kelimenin tam anlamıyla İsveççe “çiftlik sahibi adam” anlamına gelir ve çiftlik evi veya bina anlamına gelen “tomt” kelimesinden türemiştir .
Bir Tomte, bir metre boyunda, uzun, beyaz sakallı, gri, kahverengi veya lacivert giysiler giyen ve parlak kırmızı bir bere takan küçük bir yaşlı adam olarak tanımlanır. Farklı Tomte türleri için farklı kıyafet kuralları vardır. Hayvanlarla birlikte ahırlarda yaşayanlar daha çok gri kıyafetler giyerken, ana evdekiler sarı, yeşil ve mavi gibi parlak şık giysilerini gri ve kırmızı şapkayla tamamlayarak daha alımlı bir görüntü sergilerler.
İskandinavlar temiz ve düzenli bir ev ve çiftliğin, orada evcil bir Tomte ruhunun yaşadığının bir işareti olduğuna inanmaktalar.
Önceki yüzyıllarda çiftlikler genellikle izole edilmiş bölgelerde konumlanmıştı ve çiftçi aileler uzun, karanlık kış ayları boyunca yalnız başlarına yaşarlardı. Tomte figürleri hayal güçlerinden çıktı ve yalnızlığı uzak tutmak için onlara yoldaş oldular.
Tomteler geleneklerine çok bağlıdır ve değişimden hoşlanmazlar. İlkbahar ve yaz aylarında döşeme tahtalarının altında uyurlar, hava soğuduğunda ise gece ortaya çıkarlar, özelliklede kış bastırdığında yeni yıl arefesin de ortalıkta dolaşmaya başlarlar. Onlar, çiftlik evini ve mevcut tüm binalarını koruyan ancak saygı, ilgi, özen ve çok fazla sevgi isteyen kadim figürlerdir.
Mesela kilerde ve ahırda yaşayan, evi ve çiftliği gözetleyen bir Tomte vardır. Evin ve çiftlik hayvanlarının, özellikle de çok değerli atların bakımından sorumludur. Bir Tomte’nin muazzam bir çalışma kapasitesi olduğu söylenir ama kimsenin müdahalesine müsamaha göstermeyecek kadar asabidir de. Kabalığa asla tahammülü yoktur! Çiftlik sahibi ve çalışanlar için ahırları ve tüm ek binaları temiz ve düzenli tutmak, kötü sözler söylememek ve bu minik ruhlara iyi davranmak çok önemlidir aksi taktirde kızdıklarında kötü sürprizler yapabilmektedirler.
Aynısı ana ev için de geçerli mesela eğer biri evin zeminine bir şey dökerse, Tomte’ye su birikintisine düşmemesi için bir uyarı ile seslenmesi tavsiye edilir. Yine, herhangi bir şekilde kalbini kırarsanız, tüm ineklerin kuyruklarını birbirine bağlamak, nesneleri gizlemek veya bir şeyleri kırmak gibi türlü şakalar yapabilirler.
Kış gündönümü gelip günler kısalmaya ve iyice soğumaya başlayınca temizlik, yıkama, ütüleme, Noel yemeklerini hazırlama, pişirme ve şekerleme yapma işleri de başlar.
Tomteler, çalıştıkları çiftlikten pek az şey istiyor. Sadece ev sahibinin saygı ve güvenini, ve de koca bir kase tereyağlı Noel lapası . Bu basit bir taleptir ancak mükemmel bir şekilde getirilmesi beklenir. Bir Tomte, yulaf lapasını hakkı olarak görür ve tereyağını çoook sever. Eski günlerde tereyağı sadece özel günlerde tüketilen bir lükstü. Noel lapasında tereyağı olmayan Tomte’nin hikayesi, kızdığı zaman neler yapacağının bir göstergesi olarak dilden dile anlatılmakta…
Efsaneye göre bir Noel arifesinde, çiftlikte çalışan yardımcı kız Tomte’ye bir oyun oynamaya karar vermiş. Yulaf lapası için tereyağını kasenin dibine saklamış. Tomte Noel lapasında tereyağını göremeyince çok öfkelenir ve bir ineği katleder. Amacı onlara tüm yaptıklarının karşılığında tereyağlı güzel bir lapasının hakkı olduğunu göstermekti. Her neyse, yine de yulaf lapasını yemek için ahıra dönmüş. Ama birden kasenin dibindeki tereyağını keşfettiğinde o kadar kötü hissetmiş ki alelacele komşunun çiftliğine giderek, onun en iyi ineğini alarak kendi ahırlarına koymuş. Halk masallarına göre, bu Tomteler yaşadıkları evin refahını artırmak için bazen bir komşudan gizlice bir şeyler aldıkları da olurmuş!!!.
İskandinav ülkelerinde Tomte’nin ruhu bugün hem şehirlerde hem de kırsal kesimde hala çok canlı. Günler daha karanlık olduğunda ve uzadığında ardından Noel için birçok hazırlığa başladığında çok sevilen görünmez bir arkadaştır.
Tomte İskandinav kalpleri için o kadar değerlidir ki, romantik İsveçli romancı Victor Rydberg onuruna 1881’de yayınlanan bir şiir yazmıştır. Burada Tomte Noel gecesi tek başına uyanık, yaşam ve ölümün gizemlerini düşünmektedir. Viktor Rydberg’in çok sevilen bu İsveçce şiiri, romantik eserleriyle genç ve yaşlıların fantezilerini tetikleyen popüler sanatçı Jenny Nyström (1885 civarı) tarafından resmedildi.
Kış ayazının buzunda
Yıldızlar pırıl pırıl parlıyor
Bu ıssız çiftlikte herkes uyumakta şimdi;
Kış gecesinin derinlerinde.
Soluk beyaz gezgin bir ay,
Kar, çam ve köknar üzerinde ışık saçmakta,
Kar çatılarda ışıl ışıl.
Tomte tek başına uyanık
Gri gölgesi alçak ahırın hemen yanı başında durmakta,
Uçuşan karda dumanlı,
Geçmişte pek çok kış yaptığı gibi yine seyretmekte,
Ay’ın göz kamaştıran parlaklığını,
Ve ardından köknar ve çamı
Karanlık bir düzlemde çiftliği sarmalayan ormanı,
Derinden düşünüyor cevabını
Anahtarı olmayan bir bilmeceyi,
Eliyle saçını ve sakalını sıvazlıyor,
Başını ve şapkasını sallıyor,
‘Hayır bu soru çok derin,
Kavrayamıyorum’’
Sonrada çabucak karar veriyor,
Bu can sıkıcı düşünceden kurtulmak üzere,
Kendini dinleyerek
İşine döner.
Depo ve alet atölyesinin kapılarına gider,
Bütün kilitlere bakar,
İnekler duru ayın ışığında görürken,
Her bir ahırda yaz rüyalarını,
Koşum, kırbaç ve dizginleri olmadan,
Yaşlı Palle bile yine düş görür,
Yemliği hınca hınç
Mis kokulu yoncayla dolu.
Tomte koyunlara ve kuzulara bakar
Sessizlik içinde dinlenirken.
Civcivler sıralanır, horozun tünediği yerde
Samanla dolu yuvaların yukarısında.
Tavuklar sıradadır, Saman, doyurucu ve dinçleşen
Karo, uyanır ve kuyruğunu sallar
‘Eski dostum, Sonuna dek ortağız’ der gibi!
Sonunda Tomte parmak uçlarına basarak
Ev ahalisinin durumuna bakmak üzere içeri girer.
O, duydukları güveni ve güçlü saygıyı çok iyi bilir.
Çocukların yataklarının yanıbaşına parmaklarının ucunda yaklaşır,
Dağınık başlarına sessizce bakar.
Zevkine değmeyin gitsin;
Bu onun için en kıymetli hazine.
Uzun nesiller babadan oğula, oğuldan oğula bebek gibi uyurken onları izledi.
Ama nerden diye sorar, Nereden, nereden geldiler?
Aileler geldi, aileler gitti,
Çiçeklendi ve yaşlandı, bir ömür geçti
O Zaman Nerede? O bilmece yine beyninde çaktı ama cevap bulamadı!
Yavaşça ahırdaki çatı katına yöneldi,
Kalesine, evine ve istirahatgahına,
Yüksek çayır otu, mis kokulu samanın sığ yuvaya yakın olduğu yere.
Şimdi yuva boş, ancak baharda kuşlar
Yapraklar ve çiçeklerin arasında şarkı söylediği zaman,
Ve minik arkadaşı ile buluştuğunda
Ondan yolculuğunu dinleyecek.
Herkes onu heyecanla dinleyecek,
Ama aklındaki soruya hala bir ipucu yok,
Tomte’nin ruhu karışık.
Biçilmiş saman yığının aralıklarından
Ayışığı Tomte, Samanlar ve herşeye vurmakta,
Sakalı ara ara ışıkla dolmakta,
Tomte düşünür, düşünür.
Orman ve tüm kara,
Kışın içinde donmuş sessizlik içinde
Sadece uzaktaki şelale
Kulağında fısıldar ve iç çeker
Tomte dinler ve yarı hülyalı,
Zamanın sonsuz akışını duyduğunu düşünür
Ve merak eder, bu nereye bağlı?
Kaynağını nerede bulunur?
Kış ayazının buzunda
Yıldızlar pırıl pırıl parlıyor
Bu ıssız çiftlikte herkes uyumakta şimdi;
Kış gecesinin derinlerinde.
Soluk beyaz gezgin bir ay,
Kar, çam ve köknar üzerinde ışık saçmakta,
Kar çatılarda ışıl ışıl.
Tomte tek başına uyanık

Mutlu Noeller ve Harika bir yıl Dileriz..
Saygı ve Sevgilerimizle,
Arzu Duran(2020)

BFDI – Biodynamic Federation

BFDI – Biodynamic Federation

BFDI – Biodynamic Federation – Demeter International’in yeni uygulamasına göre tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için de Demeter danışmanlığı  ve biyodinamik tarım danışmanlığı yapabilecek akredite edilmiş kişilerin listesine Goetheanum’un aşağıdaki link’inden ulaşabilirsiniz.

The Peer Review Quality System kurallarina uygunlukları onanmış, ülkemizde Demeter   danışmanlığı ve biyodinamik tarım danışmanlık yapacak akredite kişilerin Demeter Biyodinamik Tarim Derneğine bilgi vermelerini ve kayıt olmalarını rica ederiz.

Saygılarımla,

Arzu Duran

https://www.sektion-landwirtschaft.org/

Daha Fazla Sevgiyle Beslen

Daha Fazla Sevgiyle Beslen

Doğadaki her şey birbiriyle mükemmel bir uyum içinde çalışır. Her şeyin görünen ya da görünmeyen kendine has bir görevi vardır. Fiziki beden, görünen işlevleri yerine getirirken, ruhu da görünmeyen işlevleri yerine getirir. Mesela bitkiler fotosentez yapar. Tüm alem kozmozla bağlantı halindedir. Fotosentez sırasında gökten inen suyu bitkiler kökleriyle emer ve bunu yukarılara gövdeye ve yapraklara ulaştırır. Gözenekli yapraklar suyu tekrar göğe iade eder. Güneşin ısısı sayesinde buharlaşarak su bulut oluverir ve zamanı gelincede tekrar yeryüzüne döner. İşte yaşamın dönüşümü böylece süregelir. Biz Biyodinamik çiftçiler tarım yaparken her zaman çiftliğimizin merkezinde olmak gerek fiziki gerekse manevi yönden yaptıklarımızı anlamak ve hissetmekle mükellefiz. Yaptığımız işi SEVMEK ve BÜTÜNÜN BİR PARÇASI OLDUĞUMUZU gerçekten idrak ederek, egoları bir tarafa iterek, hiç bir AYRIM yapmadan her şeye ‘SAYGI ve SEVGI’ ile yaklaşmak Biyodinamik tarımın kurucusu Rudolf Steiner’in temel öğretileridir.

Saygılarımla,

Arzu Duran (2020)

Daha Fazla Saygıyla Beslen

Daha Fazla Saygıyla Beslen

Bedeninizi, ruhunuzu ve özünüzü ‘Biyodinamik Tarım’ yöntemi ile yetiştirilen ürünlerle besleyiniz.

İhtiyacımız olan TEMİZ TOPRAKLARDA insan metabolizmasina uygun TOHUMLAR kullanılarak büyütülen ürünler! Ancak bu şekilde büyüyeceksiniz! Her bakımdan…

Rudolf Steiner’in 1924 yılında çiftçilerin ürünlerindeki verimin azalması ve topraklarının kirlenmesi neticesinde kurallarını belirlediği ve başlattığı kadim ve temeli DÖNÜŞÜME dayalı biyodinamik tarIm günümüzde GELECEĞİN ve GENÇ ÇİFTÇİLERİN tarımı olarak kabul edilmektedir. Amacımız bir arada dürüst üretim! Birlikte büyüyeceğiz!

Saygılarımızla,
Arzu Duran(2020)

Biodynamic Federation – Demeter International

Biodynamic Federation – Demeter International

İsviçre  Dornach’ta Biyodinamik Tarım’ın merkezi Goetheanum’da bu yıl  5-8 tarihleri arasında düzenlenen ‘Biyodinamik Tarım’ konferansında idik. Konu başlığı ‘Tarımda Ruhu Bulmak’ ! Etkili konuşmalar, anlamlı workshoplar, üretken fikirler ve paylaşımlar. Herkes bir BİR
BÜTÜNÜN PARÇASI olduğunun farkında. Birbirine öylesine saygılı. Yapılan her işin temelinde büyük bir emek olduğunu biliyor. Herkes yaptığına inanıyor, emin ve güven duyuyor. İnsanlar ait oldukları topluluğun bilincini öylesine güzel özümsemiş ki ‘biz’ demekten mutluluk duyuyorlar.

Goetheanum’da kaldığımız sürece  Demeter International toplantılarına katıldık. Biyodinamik hareket gün geçtikçe büyüyor. Bir buçuk yıl süren yoğun bir çalışma döneminden sonra Demeter International artık ‘Biodynamic Federation – Demeter International’ unvanı ile tüm ülkelerdeki Demeter oluşumlarını aynı çatı altında birleştirecek ve alınan kararlar doğrultusunda beraberce hareket edebileceğiz. Geleceğin Tarımı olarak kabul ettigimiz ‘Biyodinamik Tarım Uygulamaları” yeni oluşturulan yapının dahilindeki  düzenlemeler ve  kabul edilmiş olan kurallar çerçevesinde   tüm ülkede  uygulanacaktır!

Demeter Danışmanlığı sistemi de değiştirilmiştir. Demeter danışmanlığı yapacak kişiler sözlü mülakatları ve yazılı müracaatları neticesinde Demeter International’in yetkili merci tarafından değerlendirildikten sonra kriterleri yerine getirebiliyorsalar danışman olarak nitelendirilebilecektir. Eskiden alınmış sertifikalar geçerli değildir. Bu prosedür üç yılda bir aynı aşamalardan geçilerek yenilenecektir. Dolayısı ile Demeter danışmanı olmak isteyen herkes ülkesindeki Demeter yetkilisi kurumla iletişime geçmeye davet edilmektedir.

Biyodinamik Tarımın tüm dünyaya özlenen gıda barışını getirmesi dileği ile…

Saygılarımla,

Arzu Duran(2020)

ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME

ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME

Son zamanlarda Biyodinamik Tarımla ilgili Demeter International ve Demeter Biyodinamik Tarım Derneğinin bilgisi ve onayı dışında düzenlenen toplantı ve yayınlarla ilgili olarak;

Biyodinamik Tarımın dünya üzerindeki tek tescilli markası ‘Demeter’dir. Bu markanın ve biyodinamik tarım kültürünün korunması yalnızca ‘Demeter International’ ve bağlantılı çalışan kurum ve kuruluşların sorumluluğundadır. Bu amaçla kesin belirlenmiş kurallar vardır. Uluslararası Yasalar çerçevesinde koruma altındadır.

‘Demeter International’ ve ‘Biyodinamik Tarım’ birbiri ile doğrudan ve sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Demeter International, Dünya’daki Demeter kuruluşları ve Biyodinamik Tarım Birlikleri;

Öncelikle bu markanın ve tarım kültürünün korunması,  yaygınlaştırılması aynı zamanda konferans, seminer, panel, kurs, eğitim gibi faaliyetler düzenlenmesi, geliştirilmesi için araştırma ve duyuru yapılması temeldir. Bu konuyla ilgili her konuda bilgi, doküman ve yayın temin edilir. Demeter International tarafından onaylanmış sertifikalı ‘eğitmen ve danışmanlar’  aracılığı ile gerekli yönlendirmeleri yapılması esastır. Bu olgu biyodinamik tarımın doğru şekilde yapılması öğretilmesi açısından elzemdir ve en yoğun olarak üzerinde durulan konulardan biridir. Tüm bu uygulamaların yanı sıra Yurtiçi ve yurtdışında sosyal ve kültürel faaliyetlerde de bulunarak çok geniş kapsamlı bir proje şeklinde ilerlemektedir.

Biyodinamik Tarım’ın ‘bütünsel anlamı’; bu tür kuruluşların yapısında da bir organizma olarak işlemeye devam edebilmek ve standartlarımızı muhafaza edebilmektir. İşte yegâne idrak edilmesi gereken amaçta budur. Dolayısıyla bir bütün olarak hareketlerimize yön vermekteyiz.

Bu bütünün dışında yapılan her bir faaliyet bu tarımın gelişim amacına ve ahlaki yapısına ters düşecektir. BİYODİNAMİK Tarım için faydalı olmak isteyen herkes bu bütüne saygılı olmak zorundadır. Aynı zamanda gelecek için doğru ve bilinçli tarım yapacak sorumlu insanların yetiştirilmesi de elzemdir.

Demeter kurum ve kuruluşlarının amacı sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesini ve geliştirilmesini sağlayarak, Biyodinamik Tarım konusunda üretici ve tüketicilere bilinç kazandırmaktır.

Biyodinamik tarım konusunda bilgilenmek ve sunumlar, konferanslar, yayınlar, kurs, eğitimler vb. ilgili her türlü faaliyetler için doğrudan tarafımızla irtibata geçilerek, onay alınarak başlanması herkes açısından sağlıklı olacaktır. Bu aydınlatmanın ışığı altında eksik bilgilerle değil de doğru, sağlıklı ve sağlam bilgilerle verimli adımlar atılacağına inanıyoruz.

Her zaman sizlere yardımcı olmak bizi çok mutlu edecektir.

Saygılarımla,

Demeter Biyodinamik Tarım Der.Bşk.

Arzu Duran (2020)

Kompost Yapımına İçsel ve Dışsal Yaklaşım

Kompost Yapımına İçsel ve Dışsal Yaklaşım

Bruno Follador

İlgi, cömertliğin en nadir ve en saf şeklidir.

 Simone Weil.

Plastik çiçekler her zaman bana tuhaf geldi. Sadece canlı olmadıkları ve genellikle ucuz plastikten yapıldıkları için değil. Yapaylıklarıyla ilgili ilgimi çeken bir şey daha vardı. Ama kelimelerle ifade edemedim. Çok uzun zaman önce,  São Paulo, Brezilya, Kardinal Caddesi üzerinde Güney’e doğru ilerlerken,  bir mezarlık duvarında yazılı aşağıdaki kelimeleri gördüm “ ” Plastik çiçekler ölmez.” İşte buydu! Kelimelerle ifade edemediğim şey sahte çiçeklerin ölmemesi, ölüm sürecinden geçememeleri idi.

Kompost sadece tarımsal verimleri arttırmaya yardımcı olabilecek, büyük kentsel ya da tarımsal atık lardan kurtumak üzere dönüştürülmesi gereken malzeme olmaktan başka daima beni büyülü bir şey olarak derinden etkilemiştir.

Büyük Alman bilim adamı ve şair Goethe’yi okurken, doğayla ilgili şu düşünceye rastladım: “Yaşam doğanın en zarif icadıdır; ve ölüm, bol miktarda yaşam elde etmenin en dahice yoludur.” Daha önce kelimelerle ifade istediğim şeylerden biride bu idi. Orada, çürüyen malzemenin ortasında-gübre, küflü saman balyaları, istenmeyen yabani ot yığınları, bahçe artıkları, yiyecek artıkları kısacası herhangi bir çiftliğin kaynakları yatmaktadır. Kompost yığını hayatı canlandıran bir aracıdır. Hocalarımdan biri eski bir söz söylemişti “bir çiftliğin ne kadar sağlıklı olduğunu anlamak istiyorsanız, kompost yaptıkları yeri ziyaret edin-orada bir çiftliğin ne kadar verimli ve güçlü olduğunu göreceksiniz.”

İki kutup:

Birinci kutupta, kompost ve kompost sahası “atık” malzemelerin bir araya getirildiği alan yer alır. Yeterli madde biriktikten sonra, kabaca bir dikdörtgen şeklinde yayılarak üzerine saman atılır. Çiftçi veya bahçıvan daha sonra bunu tamamen unutur ve sadece bir yıl sonra ne olduğunu görmek için geri döner. Biyodinamik uygulayıcılar arasında bile yaptıkları kompostla böylesi bir ilişki yaygındır. Tek fark, yığınların biyodinamik preparatlarla “aşılanması” dır. Her iki durumda da,  bu yığınlar doğanın kendisine emanet edilir.

Bu tür yığınlarda en fazla gözlemlenen, ayrışma ve çürüme süreçleridir. Kendi haline bırakılan kompost yığını; sıcaklık, nem gibi farklı durumlar ve olası koşullarda ortaya çıkabilecek mikroorganizmaların etkisine maruz kalır. Anaerobik fermantasyon sıklıkla ortaya çıkar bir durumdur ve denitrifer bakteriler gibi istenmeyen mikroorganizmaların çoğalmasına neden olur.

Ehrenfried Pfeiffer bu süreci kısa ve öz bir şekilde açıklamış:

Ayrışma, sadece hayvansal maddelerin, özellikle proteinlerin kimyasal olarak parçalanması neticesinde olabilen ya da kısmen çürüyen ürünlerde gelişen bazı bakteriler tarafından desteklenebilen basit “çürüme” sürecidir. Bu çürüme genel olarak kötü kokulu, yapışkan, lekeli kütlelerin ortaya çıkması olarak bilinir. Alışılagelmiş bozulma prosesi neticesinde tuzlar, karbondioksit, amonyak ve azot serbest kaldığı zaman tüm organik madde çıkan son ürünlerin suya ya da havaya karışması neticesinde kaybolur .

İkinci kutupta: burada işi doğaya bırakmadan yığını tamamen kendi kontrolümüz altında şekillendirme durumu söz konusudur. Genellikle bu tür kompostlama, büyük endüstriyel kompostlama işlemlerinde uygulanır. Kompost yığınları başından sonuna kadar dikkatle denetlenir. Nem içeriği, Karbon / Azot oranı, sıcaklık, koku, oksijen ve patojenler tamamen kontrol altında tutulmaktadır. Büyük, kompost karıştırıcılar kullanılarak oluşturulmuş sıralar haftada üç ila beş kez döndürerek aerobik koşulların oluşması için zemin hazırlanır ve ayrışma sürecini hızlanır. İki aylık bir süre içinde, siyah renkte, ince kıvamlı ya da hafif kıvamlı “bitmiş” bir kompost elde etmek mümkündür.

Başkalaşım, Zaman ve Kompost

Nikos Kazantzakis’in eserinden bir alıntıda şöyle der; yaşam süreci anlayış ve sabır eksikliğinden dolayı normalde olması gerekenin dışına çıkılıp   hızlandırıldığı ve işlevsizleştirildiği zaman hem doğa açısından hem de kendi açımızdan ‘zorba’ sonuçlar sergilemektedir.

Bir sabah, ağaçlardan birinin arkasında kabuğundan delik açarak çıkmaya çalışan bir kelebek gördüm. Biraz bekledim, ama süre gittikçe uzadığından sabırsızlanmaya başladım. Üzerine eğildim ve ısıtmak için üfleyiverdim. Gözlerimin önünde, mucizevi bir şekilde yaşamın ta kendisi hızla şekilleniyordu. Kabuk çatladı; kelebek yavaş yavaş sürünmeye başladı.

Kanatlarının nasıl katlandığını ve buruştuğunu gördüğümde hissettiğim dehşeti asla unutmayacağım; zavallı kelebek onları hareket ettirebilmek için gövdesi ile cansiperane bir savaş veriyordu. Üzerine eğilerek, nafile yere nefesimle yardım etmeye çalıştım. Sabırla kabuğundan çıkması ve kanatların güneşte yavaş yavaş belli bir sürede açması gerekiyordu. Ancak artık çok geçti. Nefesimle kelebeği zamanından önce çıkmaya zorlayarak bedeninin buruşmasına neden olmuştum. Umutsuzca mücadele etti ve birkaç saniye sonra da avucumda öldü.

İrademizi Doğa üzerinde baskı kurmak ya da zorlamak için kullanmamalıyız. Genetiği değiştirilmiş tohumlar, böcek ilaçları ve dahiyane teknolojik makineler vasıtasıyla herhangi bir sorunun çözümünü “hızlandırabileceğimizi ” veya “düzeltebileceğimizi” düşünmek yanlızca   sosyal ve ekolojik felaketler  getirecektir ve zaten getirmiştir de. Ancak kendimizi Doğadan izole etmek, katılımımızın gerekli olmadığını veya özellikle tarım alanında çalışırken bütüne katkıda bulunamadığımızı düşünmek de ciddi sonuçlar doğuracaktır.

Gözetimsiz bir kompost yığını, ptomainler, merkaptanlar ve hidrojen sülfür gibi zehirli maddelerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu tür yığınlardan çıkan sıvı ve sızıntı suyu yüzey ve yeraltı sularını kirletebilir. Aynı zamanda, kompostlama işlemi, manipülasyon ve kontrole dayanan mekanik bir yaklaşımla zorla sürülürse, yaşam süreçleri bozulur veya yok olur. Yanlızca  organik maddenin ayrıştırılması için kanal açık  bırakılmış olur. Bu durumda, kompostlama bir sanat olmaktan çıkarak “atık yönetimi” seviyesine indirgenir.

Bernard Lievegoed bir keresinde şöyle yazmıştı: “Kompost yığını, tıpkı bir tırtılın  krizalit durumuna benzer, aynı kaos yaşanır… Kelebek, krizalitten çıkmaya çalışırken, bitki de komposttan çıkar.” Bu olay kompost olgunaştıktan sonra tarlada kullanılması ile vücut bulur.

Diğer kutuba yenik düşmeden, organik maddenin uyumlu bir bileşim oluşturmak üzere,  yeni bir bileşim oluşturmaya yönlendirilmesi neticesinde –   elde edilen kompostun  kendi başına toprağı besleyerek, tüm çiftliğin direncini ve canlılığını arttırabileceği farklı bir ilinti nasıl geliştire biliriz? Kompost yığını ile kişisel bir bağ kurmak: 1924’te Rudolf Steiner, Tarımın Yenilenmesi için ‘Ruhsal Temeller’ üzerine kurs verdiğinde, kompost ve tarımla alakalı yenilenmiş bir ilişki ihtiyacına değindi. Tarımdaki her şeyle, özellikle de çeşitli gübreler ve  bunlarla çalışma yöntemleriyle kişisel bir bağ kurma ihtiyacı üzerine konuştu. Bu ilk bakışta garipsenebilir, ancak kompost yapımı bu kişisel bağ olmadan gerçekten de bir işe yaramaz. ”

Çiftçi ve bahçıvanın birebir kişisel bağını anlaması ve geliştirmesi için tarım, kompostlama ve yaşam sürecine tamamen yeni bir bakış açısından yaklaşması gerektiğinden söz edilmektedir. Kompostla çalışmak, aktif olarak bir kompozisyon  prosesinde Dünya ile ilişkimizi yeniden gözden geçirmek için bir zemin hazırlayarak bu oluşumun varlığını olduğu gibi kabul etmeye yöneltir.

‘Bir çiftliğin sağlığını kompost bahçesinden anlarız.’ şeklindeki eski bir deyiş kompost yapım işinin sadece ürünlere yarar sağlamak ve atık malzemeleri değerlendirme kavramlarının çok daha ötesinde birseyi ifade ettiği konusuna yeni bir anlam ve derinlik kazandırmaktadır.

Kompost yığınını, düşünce şeklimizin dışa yansıması ve doğa ile bağdaştırma bakımından  başlangıç noktası olarak kabul edebiliriz. Bu yığın  bir  bahçıvan veya çiftçinin içinin dışa yansıması olarak da algılanabilir.

Bir araya getirmek anlamına gelen Kompost , Latince composites’ten gelir ve “bir araya getirilmiş” şeyleri bir yere koymak manasına gelir. Çürüyen malzemeden bir şey oluşturmak, tüm bu farklı organik maddeleri canlı bir bütün haline getirmek, değişik  mikroorganizmaları, canlıları ve varlıkları ortaya çıkarabilir. İşte bu proses süresince bahçıvan veya çiftçinin  sürekli olarak tüm dikkatini, özen ve kişisel ilgisini komposta yöneltmesi gerekmektedir.

Ehrenfried Pfeiffer, kompost yöntemlerinin ‘sırrının’ en son çürüme ve ayrışmanın olmadığı  benzer yaşam şartlarında dahi gerçekleşebileceğini, ancak topraktaki mikro yaşamı sürdürmesi bakımından organik maddenin yapısına karmaşık ancak stabil bir yapı getirmesi şeklinde açıklar. Humus çok belirgin kimyasal bir formulasyon değildir daha çok toprakla, toprağın yaşamı, nem ve hava ile bağlantılı olarak dönüşen organik maddenin varlığının kendisi ile alakalıdır. Bu maddenin,  neredeyse yaşayan bir organizma veya durumun kendini dengelemiş halidir.

Bu yaşam koşulları altında çalışan bir çiftçi veya bahçıvan; malzemenin en iyi nasıl karıştırılacağı, hangi malzemenin kullanılacağı, yığının nerede bulunacağı ve ne zaman ara verileceği ve ne zaman yeni bir sürece başlanacağı konusunda doğru muhakeme yapma sorumluluğunu taşıyan kişidir. Kompostla çalışmada, belirli bir araya getirme ve oluşum sürecine aktif olarak katılırken, Dünya ile ilişkimizi yeniden düşünmek için bu işi olduğu gibi basitçe kabullenme söz konusudur. Çürüyen malzemenin – chrysalis benzeri – yeni bir hayat veren humus maddesine dönüştüğünü görmek hayret verici bir süreçtir.

Kompost yapmak, bahçemiz veya çiftliğimizle sürekli olarak sohbet etmek demektir. Kesinlikle tek bir tarif yok, mutlak formül yok. Sıcaklık, nem, oksijen içeriği, C / N oranı gibi dikkate alınması gereken bazı prensipler vardır. Ancak her bir çiftlik kendi mikro iklimi, kendi peysajı, kendi bireysel bitki, hayvan ve insan topluluğu ile ayrı bir bireysellik taşır. Nihayetinde, her çiftlik kendi kendine yaşayan bir organizmadır. Zamanla gelişir ve devam eder. Bu nedenle her çiftlik farklı ihtiyaçlara sahiptir ve çiftçi, bir kompost yığını hazırlarken tüm bağlamın ince nüanslarına karşı duyarlı olmalıdır.

Sadece kompostlama ile yoğun bir şekilde çalışmaya başladığımda Ehrenfried Pfeiffer’in şu sözlerini anlamaya başladım: “Doğal büyüme süreçlerinin başlangıcını, seyrini ve sonunu yönlendiren ve yöneten insan, Doğadaki en kuvvetli güçtür . Kapasitesi nihai belirleyici faktördür. ”

Kompost yığını derin iç ve dış dönüşüm için büyük bir okul ve kutsal bir laboratuvar olabilir. Burası Pfeiffer’in bahsettiği kapasitelerimizi ve sorumluluklarımızı geliştirilmek üzere çalışabileceğimiz ve uygulamalar yapabileceğimiz  bir yerdir.

Kompostlama, özgür irademizle yaptığımız bir iş , Dünya’ya ve İnsanlığa olan sevgimizden  doğan bir faaliyet olarak görülmelidir.

Arzu Duran (2020)

 

This is a revised version of an article that first appeared in the spring, 2014 issue (#282) of the Biodynamic Journal.

References

Bly, R. 1995. News of the Universe: Poems of Twofold Consciousness Chosen and Introduced by Robert Bly. San Francisco, CA: Sierra Club Books.

Kazantzakis, N. 1996. Zorba the Greek. New York, NY: Simon and Schuster.

Lievegoed, B. 1951. The Working of the Planets and the Life Processes in Man and Earth. The Experimental Circle of Anthroposophical Farmers and Gardeners.

Pfeiffer, E.1983. Bio-Dynamic Gardening and Farming, vol. II. Spring Valley, NY: Mercury Press.

Steiner, R. 1993. Spiritual Foundations for the Renewal of Agriculture. Kimberton, PA: Bio-Dynamic Farming and Gardening Assoc. Inc.

3. BİYODINAMIK TARIM EĞİTİMİ KATILIM FORMU

3. BİYODINAMIK TARIM EĞİTİMİ KATILIM FORMU

Başlama: 27.Mart.2020 (Cuma) Saat: 19.00
Bitiş: 29.Mart.2020 (Pazar) Saat: 13.00

PDF (TR): 3. Biyodinamik Tarım Eğitimi Kursu
PDF (EN): 3rd Biodynamic Agri-Cultural Training Course



    MÜRACAAT İÇİN SON TARİH/Last day for Application form : 06.03.2020
    ÖDEME İÇİN SON GÜN/Last day for Payment: : 13.03.2020

    GECİKEN BAŞVURULAR İÇİN YER TEYİDİNİ ZİRAAT MÜHENDİSİMİZ SN. NERİS ŞENYAŞA‘DAN ALABİLİRSİNİZ./ For the delayed applications after this date pls. kindly get in touch with Ms.NERIS SENYASA through given numbers below:

    TEL NO./PHN.: 0532-553 34 64/0555-752 49 43

    EMAIL: istafilbiodynamictraining@gmail.com

    NOT/PS: ZİRAAT/VETERİNER FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ ÇİFTLİĞİMİZDE ÜCRETSİZ OLARAK KONAKLAYABİLİRLER. / THERE IS A POSSIBLITY FOR ‘FREE ACCOMODATION’ FOR THE STUDENTS FROM AGRICULTURAL/VETERINARY FACULTIES.

    Shaping The Future

    Shaping The Future

    HEPİMİZ BİR BÜTÜNÜN PARÇALARIYIZ

    HEPİMİZ BİR BÜTÜNÜN PARÇALARIYIZ

    8-9-10 kasım tarihlerinde çiftliğimizdeki yeni hizmete sunduğumuz Biyodinamik Tarım Eğitim Merkezimizde ilk kez 70 kişilik ziraat mühendisleri, çiftçiler, kontrolör kuruluşları, üniversite öğretim görevlileri, ziraat odaları, Waldorf okullarından gelen öğretmenler, Almanya, Iran ve İspanya’dan gelen katılımcılar, yurtiçi ve yurtdışından gelen ihracatçı firmaların yetkilileri ve meraklılardan oluşan harika bir grupla Rudolf Steiner’in Tarım Kursu kitabinin 2.bölümünü danışmanımız Sn.Hans Supenkaemper’in rehberliğinde inceleyerek biyodinamik tarımın kalbine doğru seyahatimize başladık. Yıllık preparatlarımızı el birliği ile tüm güzel enerjilerimizi bir araya getirerek hazırladık.  Yaptığımız pratik uygulamalarda tek tek özenle yaptığımız preparatlarımızı ilkbaharda çıkartmak üzere toprağa gömdük. Bir daha sezona olgunlaşmalarını tamamlayıp tabiatın tüm enerjilerini topladıktan sonra çıkartıp bahçelerimize, tarlalarımıza, çiftliklerimize kısacası Toprak Anaya sunacağız.

    Asla unutmamalıyız HEPİMİZ BİR BÜTÜNÜN PARÇALARIYIZ.

    Sevgi ve saygılarımızla,

    Tüm Istafil Çiftliği ekibi

    Arzu Duran(2019)