BAL

 2019 Goetheanum ‘Land and Economy’ konferansı ve Biofach Fuarı izlenimleri…

ve  ‘ARICILIK’  üzerine en güncel yazılarımızı bu baslıkta topladık…

 

Goetheanum Müthiş Bir Topluluk , Fikir Alışverişinde Bulunabileceğiniz İnanılmaz Yüksek bir Ortam Biofach Harika bir Fuar ve Tüm Dünyadan Organikçilerin Buluşma Yeri

5-10 Şubat arasında Goetheanum’da düzenlenen ‘Land and Economy: agriculture between the farm and the world’ temalı toplantıyı müteakip 12-15 Şubat tarihleri arasında Almanya Nürnberg kentinde her yıl düzenlenen BIOFACH fuarında dünyanın pek çok ülkesinden organik tarım yapan firmalar bir araya geldi.

Goetheanum’da bulunduğumuz sürece katıldığımız toplantılar ve workshoplar hayli bilgi verici ve yönlendirici oldu.

Toplantı süresince güncel neşriyatlara da ulaşma fırsatımız oldu. Her biri birbirinden ilginç yayını ilgiyle okuduk.

Bunlardan biriside ‘BİYODİNAMİK ARICILIK’ başlıklı kitapçıktı. Kısa başlıklarla ve anlaşılır şekilde irdelenmiş olan konu çok güzel özetlenmişti.

Bu el kitabı halihazırda kuruluş aşamasında olan organik arıcılık için bağımsız, kar amacı gütmeyen bir girişim olan “proBiene” enstitüsü tarafından hazırlanmış.

(Stutgart, Eylül 2018- David Gerstmeier ve Tobias Miltenberger)

Biyodinamik arıcılık konusunda  insanlar son zamanlarda bizi sıkça aramaktalar. Bu nedenle aşağıdaki bilgilendirmelerin faydalı olacağını düşündüğümden sizinle de paylaşmak istedim. Çünkü dışarıdan bakıldığında organik arıcılık ve biyodinamik arıcık her ne kadar birbirine benzer gözükmekteyse de birbirinden farklılıklar göstermektedir.

Bu gezegende gıdanın geleceği ARILARIN elzem olduklarını kabul etmek zorundayız. Balüretimi için vazgeçilmez  olmalarının yanı sıra arılar besinlerimizin yaklaşık üçte birinin üretiminden de sorumludur. İşte bu yüzden, hayatı arılar için zorlaştıran her şeyi durdurmak  sosyal bir görevdir. Endüstriyel hayvan bakıcılığına karşı bir arıcılık yöntemi  uygulanmalıdır. Bu bakımdan, Biyodinamik arıcılık mihmandarlık yapabilir.

 (Ursula Hudson – Slow Food Germany Başkanı ve Slow Food International yönetim kurulu üyesi)

BALARISI VE ARICILIK

ÖNEMİ

Balarısı insanlar ve tabiat için büyük bir öneme sahiptir.

Bir taraftan, kültür bitkisi yetiştiriciliğinde hayati rol oynar: besinlerimizin üçte biri doğrudan arıların yaptığı polenlemeye bağlıdır. Diğer taraftan, doğadaki yaban bitkilerinin polenleştiricisi olarak, bitki dünyasındaki biyoçeşitliliğinin muhafaza edilmesine derin bir  katkıda bulunurlar.

Bal arısı milyonlarca yıl boyunca coğrafi olarak farklı çeşitleri olan büyüleyici bir olağanüstür

organizmaya evrilmiş olan bir türdür. Mağara resimlerinden ve geleneksel kökler incelendiğinde anlaşılabileceği gibi , balarıları insanları zamanın başlangıcından beri büyülemiştir ve derin bir kültürel-tarihi ilişki evcuttur.

Arıcılıkta, bal arısı yaklaşık 4,000 yıldan beri yetiştirilmektedir ve  en

önemli besi hayvanlarından biridir. Arıcılar tarafından hasat edilebilen arı ürünlerinin olağanüstü kaliteli bileşimleri vardır. Bal ve balmumu bu soylu doğal ürünlerden yalnızca ikisidir.

Krizli Bir Dönem

Günümüzde balarıları çok farklı  zararlı etkilerle savaşmak zorundadır. Her yıl, büyük

miktarlarda arı kolonileri çökmektedir. %30-50’lik kış kayıpları yaygındır. Hızla yeni koloniler

satın alma ve uzun mesafelerden kraliçeler ithal etme şeklindeki standart uygulamalar bal arısı

üzerindeki baskıyı arttırmakta ve diriliklerini gitgide azaltmaktadır. Bu sorunlu dönemin pekçok farklı nedenleri vardır .

 Yoğunlaştırılmış arıcılık yöntemlerinin neticesinde ortaya çıkan stres ve hastalıklar:

Bal çıkarılması ve polenleştirmede kısa vadede artışa hizmet eden yoğunlaştırılmış yöntemler

yaygındır. Arıların bağışıklık sistemleri zayıflar dolayısıyla hastalık karşısında direnç gösteremezler..

 Geliştirilen doğal olamayan üreme yöntemi ile zayıf ya da dayanıksız  popülasyon çeşitliliği.

Bal arısı,  salt bal elde etmek amacına yönelik yetiştirilir. Arıların doğal

davranışları ve adaptasyonları baskılanır. (örn. oğul oluşturarak yeni koloniler kurmak, çoklu

eşleşme ile gen rekombinasyonu).

 Monokültür ve farklı çiçek kolonilerinden kaynaklanan doğal besin eksikliği

Konvansiyonel tarım “yeşil bir çöl” yaratır. Sınır kenarlarındaki, çayırlıklardaki ve bahçelerdeki  nektarlı çiçekler geri plana itilir.

 Pestisid kullanımı ile zehir kontaminasyonu

Arılar çok sayıda ve büyük hacimdeki sentetik spreylerden hemen zarar görür veya yan etkilerinden ötürü zayiat verir.

Her kriz bir fırsat sunar. İnsanlar dünyayı tahrip etmemeli, şekillendirmelidir. Bu sebeple, arıcılığa “koruyucu bakımı” sunmak yerine, mevcut  krizin üstesinden gelmek ve bundan güçlenerek çıkma fırsatını yakalanmalıdır. Arılar, başka hiçbir hayvanın olmadığı şekilde, doğal ve (tarım) kültürü dünyamızın durumu hakkındabir  sismograf gibi hareket ederek bizi ekolojik bağlantılara karşı uyarır.

Biyodinamik arıcılık

MEVCUT DURUM

 

Biyodinamik arıcılık ancak son yıllarda gelişmiştir.  100’ün biraz üzerinde  Demeter sertifikalı arıcı vardır ve yalnızca bir kaçı tam zamanlı çalışmaktadır. Almanca konuşan ülkelerde

“wesensgemaesse Bienenhaltung” -arıların gerçek doğasının desteklenmesine odaklanan arıcılık– artan sayıda hobi amaçlı arıcı tarafından da belgelendirme olmaksızın yapılmaktadır.

Almanya’daki toplam arı kolonisi sayısı ölçüldüğünde (yaklaşık 800,000) “wesensgemaesse” kolonilerinin yaklaşık %2’sine tekabül ettiği tahmin edilmektedir (bu basitleştirilmiş genel değerlendirmede, arılar kuluçka alanında doğal petek yapıyorsa arıcılık “wesensgemaesse” olarak kabul edilmektedir). Diğer arı kolonilerinin  %98’ine bal maksimizasyonu için geliştirilmiş konvansiyonel yöntemler kullanılarak bakılmaktadır.

GEÇMİŞ

Biyodinamik tarım, Rudolf Steiner’in görüşleri ile ivme kazanmıştır.  Çiftlik dış

kaynaklı şeylerden etkilenen fakat aynı zamanda etrafındaki dünyayı etkileyen bir organizma olarak görülür. Dışarıdan gelen kozmik güçler işi belirli ritimlerle etkiler ve  buna uygun hareket edilir.  Çiftliğin özel bir kaliteye sahip ürünleriyle dışa açık etkisi vardır. Organizma olarak, çiftlik bölünmez bir bütün olarak yönetilmelidir. Bir çiftliği bitkiler, hayvanlar, toprak ve insanlar hepsi bir arada , kısa vadede maksimum verim alınması  amacıyla değilde maksimum sürdürülebilir niteliği üretme amacıyla oluşturur. Demeter markası belgelendirilmiş Biyodinamik çiftçiliği simgeleyen bir kuruluştur.

ÖZELLİKLER

Biyodinamik arıcılık organik arıcılığın bir tipidir fakat çok daha geniş kapsamlıdır. Organik arıcılık gerekliliklerini içeren AB Organik Yönetmeliği esasen arıcılığın kalıntılardan âri ürünlerin sağlanmasıyla ilgili yönlerini açıklar. Bir başka deyişle, arı ürünlerinde hiçbir pestisid veya diğer zararlı madde bulunamaz. Arıcılar sentetik madde kullanımından men edilmiştir. AB Yönetmeliği yer yerde hayvanlara (arılara) nasıl muamele göreceğini de belirtir. Örneğin, arıcılar kraliçenin kanatlarını kesemez.

Biyodinamik arıcılığın daha holistik yaklaşımına, hayvancılık için AB gerekliliklerinde oldukça az yer verilmektedir.

Biyodinamik arıcılık arıların doğal yaşam ortamını temel alır ve yüksek ürün kalitesi elde edilmesini amaçlar. Elzem özellikler şunlardır:

 Bal arısı kolonisi tek bir organizma olarak kabul edilir “Büyük Arı ”

 Yeni koloniler yanlızca doğal oğul verme yoluyla oluşturulur.

 Arılar kendi kuluçka yuvalarını doğal olarak yapılmış peteklerde kurar.

 Kraliçelerin suni üremesi gerçekleşmez.

 Hasat edilen bal kovan sıcaklığının üzerinde ısıtılmaz.

Biyolojik-dinamik arıcılık organik arıcılığın çok ötesinde bir olgudur ve yoğunlaştırılmış arıcılığa alternatif bir yaklaşım sunar.

Yaklaşım

“BÜYÜK ARI ” OLUŞUMUNUN ÖN PLANA KONULMASI

Bunun temeli koloninin doğal davranışlarına dikkat etmektir. Arı kolonisi tam bir teşkilatı temsil eder – ona “Büyük Arı” diyoruz. Sağlıklı bir arı için bütünlüğü muhafaza edilmiş bir ‘Büyük Arı’ kolonisi gerekir. Arıcılık unsurlarının kaynağı da burasıdır: kraliçeler kendi kolonileri tarafından beslenir, oğul vermek suretiyle yeni koloniler oluşturulur ve arılar kendi doğal peteklerini yapar.

Bu unsurlar aşağıda şöyle açıklanmıştır:

OĞUL VERİLMESİ  NETİCESİNDE YENİ KOLONİLER OLUŞTURULUR

Arıların oğul vermesi yeni bir koloni doğurur. Oğul ile çalışmak hastalıkla uğraşma ihtiyacını azaltır.

Arıların oğul verme içgüdüsü kabul edilir ki bu genellikle diğerleri tarafından   kabul edilmeyip bastırılan bir durumdur.

Konvansiyonel arıcılar oğul vermek istemeyen kolonileri seçer – ancak biz arı popülasyonunu

gençleştirmek için arıların doğal içgüdüsünü kullanırız.

Arıcılar pek çok kovana bakarsa, tüm kolonilerin oğul vermesini aynı zamanda takip edemezler. Bu sebeple, bazı arıcılar “tahmini oğul verme” denilen bir ölçüt kullanır. Amaç, oğul verme sürecini mümkün olduğu  yakın tahmin edebilmektir. Oğul hücreleri (büyümekte kraliçeleri olan hücreler) bulunduğunda, yaşları 1-2 günlük doğrulukla ile tespit edilebilir. Oğulların dışarıya en erken çıkışı dokuzuncu gündür, böylece oğul verme zamanı tahmin edilebilir. Beklenen oğul verme tarihinde,oğul yakalama kutusu arı kolonisinin yanına yerleştirilir. Daha sonra, kraliçe ve arıların yaklaşık üçte ikisi çıkarılır, oğul oluşturulur. Geride kalan koloni tekrar kapatılır veya birkaç arı kolonisine bölünebilir. Her bir yeni koloni için bir oğul hücresi tutulur; oğul hücrelerinin geriye kalanı kırılır.

KULUÇKA YUVASI OLARAK DOĞAL PETEK

Arılar kuluçka için  kendi peteklerini yaparlar.Her bir arı kolonisini bunu kendine özgü şekilde yapar. Petekler “Büyük Arı’nın” genel yapısının bir parçası kabul edilir.

Herşeyin ötesinde, arılar tarafından üretilen balmumu  saftır, bu da bala fayda sağlar.

Arıların kuluçka yuvasına  plastik veya yabancı balmumu plakaları  koymayız.

Arıların farklı ebatlarda ve farklı arılar (erkek ve işçi) için  hücreler yapmasının doğru olmadığının ortaya konulduğu  balmumu kavramı 1800’lü yılların ortasında şekillenmeye başlamış,. Yabancı balmumundan yapılan balmumları çoğunlukla  kalıntı taşıdığından ve  o kovana özgü olmadıklarından balın kalitesini düşürmektedir.

ORGAN OLARAK OĞUL KRALİÇESİ

Arı kolonisi tarafından getirilen kraliçe tüm “Büyük Arı” oluşumunun bir parçasıdır. Hiçbir kraliçe kendini daha genç, daha güçlü kraliçeyle değiştirmek amacıyla sisematik şekilde yok etmez.

Kraliçenin tüm arılarla ilişkisi ve akrabalığı büyük önem taşır. Bu sebeple, kanatlarını kesmeyiz,onu bir bariyer ile arı kolonisinin geriye kalanından ayrı tutmayız veya sun’i dölleme yapmayız.

Yetiştiricilik

EKSİKLİK

Konvansiyonel arıcılık yöntemleri arı sağlığında kayba katkı yapar. Bu, soyiçi üreme krizi, soy

özelliklerinin çeşitliliğinin kaybı ve doğal sağlık mekanizmalarının kaybı (örn. enfeksiyon kontrolü

için arı tutkalı (propolis)) gibi problemlere yol açmıştır. Konvansiyonel yetiştiricilik prevalansı

sebebiyle, az özelliğe sahip yalnızca birkaç arı çeşidi dünya genelinde yetiştirilmektedir.

Konvansiyonel arıcılığın yetiştiricilik hedefleri organik arıcılığın hedeflerini (dayanıklı arı

popülasyonu gibi) içermez ve kısmen onlarla çelişir. Sanayileşmenin başlangıcından beri,

konvansiyonel bal arısı yetiştiriciliği öncelikli olarak şunlara odaklanmıştır:

 Büyük hacimlerde bal

 Hızlı koloni gelişimi

 Oğul halinde kovandan ayrılmakta gönülsüzlük

 Mülayim mizaç

Düşük miktarda propolis (bazı yetiştirici birliklerinde)

Konvansiyonel yetiştiricilik oğul vermek suretiyle yeni bir koloni oluşturmak, doğal bal peteği

yapmak ve mevki adaptasyonu gibi hayatın doğal akışını dikkate almaz. Aslında, “Oğul halinde

kovandan ayrılmakta gönülsüz” arılar tercih edilir, bu durum Demeter yaklaşımına aykırı düşer.

Yetiştiricilik yöntemleri de hayvan etiği ve niteliği bakımından tartışmalıdır. Yukarıda yazılı olan

ana yetiştiricilik hedeflerine ek olarak, yetiştiricilik yöntemleri kraliçe arıların insanlar tarafından

seçilmiş yalnızca bir erkek arı tarafından sun’i döllenmesi gibi endüstriyel teknoloji ve monotonluk

üzerine dayalıdır. Doğal çoklu eşleşmede, ortalama 15 ila 20 erkek arı “kraliçe arının çiftleşmesi”

gösterisinde uygunluklarını kanıtlamak zorundadır.

Bal verimi en yüksek yetiştiricilik hedefi olmamalıdır, önceliğimiz daima sağlıklı koloniler idame

etmek ve beslemek olmalıdır. 

OLASI BİR YAKLAŞIM

Günümüze kadar, Biyodinamik arıcılıkta herhangi bir hedeflenmiş yetiştiricilik gerçekleşmemişti,

yalnızca arıcılık yapanlarca bireysel seleksiyon yapılıyordu. “proBiene” enstitümüz halihazırda

ekolojik bir yetiştiricilik projesi planlıyor. Eğer siz veya bildiğiniz birinin benzer hedefleri varsa,

lütfen bizimle temasa geçin. Ağımızı genişletmek için dört gözle bekliyoruz 

Arıların sağlığı

ZAYIFLAMANIN TEMELİ

Yoğun arıcılık yapılan ülkelerde, arı popülasyonu sağlığı zaman içinde güç kayb eder diğer bir terimle zayıflar.

Milyonlarca yıllık evrimsel gelişimine rağmen, bal arılarının gücü tükenmiştir. Bu, bilhassa Orta Avrupa’da arı kolonilerinin insanlar olmadan var olamaması ve sürekli bakım gerektirmesi olgusu ile aşikâr haldedir.

Arılar doğuştan varolan adapte olmak yönündeki yüksek  potansiyellerine rağmen, bağımsız olarak canlı kalmayı başaramamaktadırlar. Yanlızca ‘verim’ odaklı arıcılık streslidir. Yetiştiricilik aşırı tek yönlü olmanın yanı sıra   yiyecek kaynakları da çok azdır.

DOĞUŞTAN GELEN YAŞAMA GÜCÜNÜN DESTEKLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

Biyodinamik arıcılığın oğul verme yönü gibi yukarıda yazılı olan yöntemler arıların canlılığını, kendi hayat güçlerini desteklemesini ve geliştirmesini amaçlar. Temel düşüncemiz,

hayvanların ancak ait olduğu türün  spesifik ihtiyaçları dikkate alındığında ve geliştirildiğinde uzun vadede sağlıklı kalacağın yönündedir.

BAĞ

İnsanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkiye özel bir önem verilir. Yalnızca böylesi bir bağ  bize diğerinin esenliği  için bakım yapılması için içsel bir motivasyon verir. Bilimsel araştırma bir araştırma ile bu durum  ineklerde gözlemlenmiştir.

Arılarala kurulan çift taraflı bağında  iki tarafın yararına olduğu şeklindedir.

STRESTEN KAÇINMAK

Stres faktörleri (arı gücünün kısıtlanması, sürekli şekerle beslemek, çoklu göç, büyük koloni

yoğunluğu) arı kolonisini yıpratır. Koloniler bal üretimi için ‘modüler sistem’ olarak görülmemelidir.

Tam tersine: yaşayabilir kalabilmek için asgari bütünlüğe ihtiyaç duyan bir süper organizmadır.

ÇEVRESEL ETKİLER

Orta Avrupa’da arılar için besin sıkıntısı var. Yıl boyunca, pek az kaynak mevcuttur. Temmuz

ayında bile, orman kaynakları bulunamazsa kolonilerin kronik olarak yetersiz beslenir. Şeker

vermek telafi olarak düşünülemez çünkü bu endüstriyel rafine edilmiş madde arıları zorlar. Ayrıca rafine edilmiş şeker ihtiyaç duydukları besinlerin tamamı için bir telfi de değildir.

Kovan mevkisi seçerken, çoğunlukla arıların uçuş yarıçapını dikkate alarak organik ve kirlenmemiş alanlar seçilmelidir. Böcek ilaçları arılar için ağır problemlere sebep olur; yabani ot ilaçları da onlara zarar verebilir. Uzun soluklu beslenme sağlayan çeşitli yiyecek kaynakları yararlıdır.

KALINTI YOKLUĞU

Arı kolonisi, yapısını inşa etmek üzere balmumu gibi muhtelif maddelere ihtiyaç duyar. Arı kolonilerinn maruz kalabilecekleri kimyasal kalıntılar bu teşkilatın başarısına köstek olabilir ve kovan ürünlerinin kalitesini düşürür.

Arıların kendi peteklerini yapmasına izin verirsek, Varroa maytlarıyla doğal maddelerle mücadele edersek ve kovanlar için yalnızca doğal malzemeler (ahşap, kamış veya kil) kullanırsak saflık idame ettirilebilir.

Ürünler

KALİTE

İyi bal çok fazla yabancı etkiye maruz kalmamış olmalı ve kovandan mümkün olduğunca doğal birşekilde çıkarılmış olmalıdır. Endüstriyel bala yasal olarak bal denilebilir fakat bunlar peteklerdeki orijinal baldan büyük ölçüde farklılık gösterir: bu balların çoğu 70 °C dereceye kadar ısıtılmıştır.

Minicik partikülleri çıkartmak için basınçlı filtreleme kullanılır ve süpermarket rafları için

standartlaştırılmış madde elde edilmesi için farklı ballar karıştırılır. Kovan içinde, bal maksimum 35°C dereceye kadar maruz kalır. 37°C dereceden itibaren, ilk aromalar kaybedilir. 42°C derecede, ilk enzimler tahrip olur. Bu, balın “canlılığını da” imha eder. “Canlılık” ile, kavanozdaki balın hala “aktif” olduğunu ifade ederiz. Arılar kovana çiçeklerden nektar veya böceklerden şekerli salgılar (basura) taşır. Bu süreçte, enzimler, proteinler ve asitler ilave edilir. Bu ilave edilen maddeler polisakaridleri böler, früktoz ve glikoz moleküllerini dönüştürür ve daha kompleks karbonhidratlar oluşturur. Süreçler ve maddeler pek çoktur ve tek tek çok farklıdırlar. Sonuç olarak, her balın kendi niteliği vardır: tat, görünüm ve bileşim bakımından mevsimden mevsime veya mevkiden mevkiye kadar değil aynı zamanda kavanozdan kavanoza kadar değişiklik gösterirler. Bal yalnızca “şeker”den çok daha fazlasıdır – ve balı bu şekilde tutmak istiyoruz. Kaliteli bal şunların sonucudur:

 Kovanlar için seçilmiş yerler

 Doğal kovan malzemeleri

 Sentetik maddelerle işlem yapılmaması

 Yabancı balmumundan kaçınılması

 Arılara ihtimam gösterilmesi

 Isıtma, filtreleme veya harmanlama olmaksızın dikkatli hasat ve işlemen geçirme

Arzu Duran

(2019- proBiene Biodynamic beekeeping manual for food activists and beekeepers)

 

TRAINING INVITATION