Bruno Follador
İlgi, cömertliğin en nadir ve en saf şeklidir.
Simone Weil.
Plastik çiçekler her zaman bana tuhaf geldi. Sadece canlı olmadıkları ve genellikle ucuz plastikten yapıldıkları için değil. Yapaylıklarıyla ilgili ilgimi çeken bir şey daha vardı. Ama kelimelerle ifade edemedim. Çok uzun zaman önce, São Paulo, Brezilya, Kardinal Caddesi üzerinde Güney’e doğru ilerlerken, bir mezarlık duvarında yazılı aşağıdaki kelimeleri gördüm “ ” Plastik çiçekler ölmez.” İşte buydu! Kelimelerle ifade edemediğim şey sahte çiçeklerin ölmemesi, ölüm sürecinden geçememeleri idi.
Kompost sadece tarımsal verimleri arttırmaya yardımcı olabilecek, büyük kentsel ya da tarımsal atık lardan kurtumak üzere dönüştürülmesi gereken malzeme olmaktan başka daima beni büyülü bir şey olarak derinden etkilemiştir.
Büyük Alman bilim adamı ve şair Goethe’yi okurken, doğayla ilgili şu düşünceye rastladım: “Yaşam doğanın en zarif icadıdır; ve ölüm, bol miktarda yaşam elde etmenin en dahice yoludur.” Daha önce kelimelerle ifade istediğim şeylerden biride bu idi. Orada, çürüyen malzemenin ortasında-gübre, küflü saman balyaları, istenmeyen yabani ot yığınları, bahçe artıkları, yiyecek artıkları kısacası herhangi bir çiftliğin kaynakları yatmaktadır. Kompost yığını hayatı canlandıran bir aracıdır. Hocalarımdan biri eski bir söz söylemişti “bir çiftliğin ne kadar sağlıklı olduğunu anlamak istiyorsanız, kompost yaptıkları yeri ziyaret edin-orada bir çiftliğin ne kadar verimli ve güçlü olduğunu göreceksiniz.”
İki kutup:
Birinci kutupta, kompost ve kompost sahası “atık” malzemelerin bir araya getirildiği alan yer alır. Yeterli madde biriktikten sonra, kabaca bir dikdörtgen şeklinde yayılarak üzerine saman atılır. Çiftçi veya bahçıvan daha sonra bunu tamamen unutur ve sadece bir yıl sonra ne olduğunu görmek için geri döner. Biyodinamik uygulayıcılar arasında bile yaptıkları kompostla böylesi bir ilişki yaygındır. Tek fark, yığınların biyodinamik preparatlarla “aşılanması” dır. Her iki durumda da, bu yığınlar doğanın kendisine emanet edilir.
Bu tür yığınlarda en fazla gözlemlenen, ayrışma ve çürüme süreçleridir. Kendi haline bırakılan kompost yığını; sıcaklık, nem gibi farklı durumlar ve olası koşullarda ortaya çıkabilecek mikroorganizmaların etkisine maruz kalır. Anaerobik fermantasyon sıklıkla ortaya çıkar bir durumdur ve denitrifer bakteriler gibi istenmeyen mikroorganizmaların çoğalmasına neden olur.
Ehrenfried Pfeiffer bu süreci kısa ve öz bir şekilde açıklamış:
Ayrışma, sadece hayvansal maddelerin, özellikle proteinlerin kimyasal olarak parçalanması neticesinde olabilen ya da kısmen çürüyen ürünlerde gelişen bazı bakteriler tarafından desteklenebilen basit “çürüme” sürecidir. Bu çürüme genel olarak kötü kokulu, yapışkan, lekeli kütlelerin ortaya çıkması olarak bilinir. Alışılagelmiş bozulma prosesi neticesinde tuzlar, karbondioksit, amonyak ve azot serbest kaldığı zaman tüm organik madde çıkan son ürünlerin suya ya da havaya karışması neticesinde kaybolur .
İkinci kutupta: burada işi doğaya bırakmadan yığını tamamen kendi kontrolümüz altında şekillendirme durumu söz konusudur. Genellikle bu tür kompostlama, büyük endüstriyel kompostlama işlemlerinde uygulanır. Kompost yığınları başından sonuna kadar dikkatle denetlenir. Nem içeriği, Karbon / Azot oranı, sıcaklık, koku, oksijen ve patojenler tamamen kontrol altında tutulmaktadır. Büyük, kompost karıştırıcılar kullanılarak oluşturulmuş sıralar haftada üç ila beş kez döndürerek aerobik koşulların oluşması için zemin hazırlanır ve ayrışma sürecini hızlanır. İki aylık bir süre içinde, siyah renkte, ince kıvamlı ya da hafif kıvamlı “bitmiş” bir kompost elde etmek mümkündür.
Başkalaşım, Zaman ve Kompost
Nikos Kazantzakis’in eserinden bir alıntıda şöyle der; yaşam süreci anlayış ve sabır eksikliğinden dolayı normalde olması gerekenin dışına çıkılıp hızlandırıldığı ve işlevsizleştirildiği zaman hem doğa açısından hem de kendi açımızdan ‘zorba’ sonuçlar sergilemektedir.
Bir sabah, ağaçlardan birinin arkasında kabuğundan delik açarak çıkmaya çalışan bir kelebek gördüm. Biraz bekledim, ama süre gittikçe uzadığından sabırsızlanmaya başladım. Üzerine eğildim ve ısıtmak için üfleyiverdim. Gözlerimin önünde, mucizevi bir şekilde yaşamın ta kendisi hızla şekilleniyordu. Kabuk çatladı; kelebek yavaş yavaş sürünmeye başladı.
Kanatlarının nasıl katlandığını ve buruştuğunu gördüğümde hissettiğim dehşeti asla unutmayacağım; zavallı kelebek onları hareket ettirebilmek için gövdesi ile cansiperane bir savaş veriyordu. Üzerine eğilerek, nafile yere nefesimle yardım etmeye çalıştım. Sabırla kabuğundan çıkması ve kanatların güneşte yavaş yavaş belli bir sürede açması gerekiyordu. Ancak artık çok geçti. Nefesimle kelebeği zamanından önce çıkmaya zorlayarak bedeninin buruşmasına neden olmuştum. Umutsuzca mücadele etti ve birkaç saniye sonra da avucumda öldü.
İrademizi Doğa üzerinde baskı kurmak ya da zorlamak için kullanmamalıyız. Genetiği değiştirilmiş tohumlar, böcek ilaçları ve dahiyane teknolojik makineler vasıtasıyla herhangi bir sorunun çözümünü “hızlandırabileceğimizi ” veya “düzeltebileceğimizi” düşünmek yanlızca sosyal ve ekolojik felaketler getirecektir ve zaten getirmiştir de. Ancak kendimizi Doğadan izole etmek, katılımımızın gerekli olmadığını veya özellikle tarım alanında çalışırken bütüne katkıda bulunamadığımızı düşünmek de ciddi sonuçlar doğuracaktır.
Gözetimsiz bir kompost yığını, ptomainler, merkaptanlar ve hidrojen sülfür gibi zehirli maddelerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu tür yığınlardan çıkan sıvı ve sızıntı suyu yüzey ve yeraltı sularını kirletebilir. Aynı zamanda, kompostlama işlemi, manipülasyon ve kontrole dayanan mekanik bir yaklaşımla zorla sürülürse, yaşam süreçleri bozulur veya yok olur. Yanlızca organik maddenin ayrıştırılması için kanal açık bırakılmış olur. Bu durumda, kompostlama bir sanat olmaktan çıkarak “atık yönetimi” seviyesine indirgenir.
Bernard Lievegoed bir keresinde şöyle yazmıştı: “Kompost yığını, tıpkı bir tırtılın krizalit durumuna benzer, aynı kaos yaşanır… Kelebek, krizalitten çıkmaya çalışırken, bitki de komposttan çıkar.” Bu olay kompost olgunaştıktan sonra tarlada kullanılması ile vücut bulur.
Diğer kutuba yenik düşmeden, organik maddenin uyumlu bir bileşim oluşturmak üzere, yeni bir bileşim oluşturmaya yönlendirilmesi neticesinde – elde edilen kompostun kendi başına toprağı besleyerek, tüm çiftliğin direncini ve canlılığını arttırabileceği farklı bir ilinti nasıl geliştire biliriz? Kompost yığını ile kişisel bir bağ kurmak: 1924’te Rudolf Steiner, Tarımın Yenilenmesi için ‘Ruhsal Temeller’ üzerine kurs verdiğinde, kompost ve tarımla alakalı yenilenmiş bir ilişki ihtiyacına değindi. Tarımdaki her şeyle, özellikle de çeşitli gübreler ve bunlarla çalışma yöntemleriyle kişisel bir bağ kurma ihtiyacı üzerine konuştu. Bu ilk bakışta garipsenebilir, ancak kompost yapımı bu kişisel bağ olmadan gerçekten de bir işe yaramaz. ”
Çiftçi ve bahçıvanın birebir kişisel bağını anlaması ve geliştirmesi için tarım, kompostlama ve yaşam sürecine tamamen yeni bir bakış açısından yaklaşması gerektiğinden söz edilmektedir. Kompostla çalışmak, aktif olarak bir kompozisyon prosesinde Dünya ile ilişkimizi yeniden gözden geçirmek için bir zemin hazırlayarak bu oluşumun varlığını olduğu gibi kabul etmeye yöneltir.
‘Bir çiftliğin sağlığını kompost bahçesinden anlarız.’ şeklindeki eski bir deyiş kompost yapım işinin sadece ürünlere yarar sağlamak ve atık malzemeleri değerlendirme kavramlarının çok daha ötesinde birseyi ifade ettiği konusuna yeni bir anlam ve derinlik kazandırmaktadır.
Kompost yığınını, düşünce şeklimizin dışa yansıması ve doğa ile bağdaştırma bakımından başlangıç noktası olarak kabul edebiliriz. Bu yığın bir bahçıvan veya çiftçinin içinin dışa yansıması olarak da algılanabilir.
Bir araya getirmek anlamına gelen Kompost , Latince composites’ten gelir ve “bir araya getirilmiş” şeyleri bir yere koymak manasına gelir. Çürüyen malzemeden bir şey oluşturmak, tüm bu farklı organik maddeleri canlı bir bütün haline getirmek, değişik mikroorganizmaları, canlıları ve varlıkları ortaya çıkarabilir. İşte bu proses süresince bahçıvan veya çiftçinin sürekli olarak tüm dikkatini, özen ve kişisel ilgisini komposta yöneltmesi gerekmektedir.
Ehrenfried Pfeiffer, kompost yöntemlerinin ‘sırrının’ en son çürüme ve ayrışmanın olmadığı benzer yaşam şartlarında dahi gerçekleşebileceğini, ancak topraktaki mikro yaşamı sürdürmesi bakımından organik maddenin yapısına karmaşık ancak stabil bir yapı getirmesi şeklinde açıklar. Humus çok belirgin kimyasal bir formulasyon değildir daha çok toprakla, toprağın yaşamı, nem ve hava ile bağlantılı olarak dönüşen organik maddenin varlığının kendisi ile alakalıdır. Bu maddenin, neredeyse yaşayan bir organizma veya durumun kendini dengelemiş halidir.
Bu yaşam koşulları altında çalışan bir çiftçi veya bahçıvan; malzemenin en iyi nasıl karıştırılacağı, hangi malzemenin kullanılacağı, yığının nerede bulunacağı ve ne zaman ara verileceği ve ne zaman yeni bir sürece başlanacağı konusunda doğru muhakeme yapma sorumluluğunu taşıyan kişidir. Kompostla çalışmada, belirli bir araya getirme ve oluşum sürecine aktif olarak katılırken, Dünya ile ilişkimizi yeniden düşünmek için bu işi olduğu gibi basitçe kabullenme söz konusudur. Çürüyen malzemenin – chrysalis benzeri – yeni bir hayat veren humus maddesine dönüştüğünü görmek hayret verici bir süreçtir.
Kompost yapmak, bahçemiz veya çiftliğimizle sürekli olarak sohbet etmek demektir. Kesinlikle tek bir tarif yok, mutlak formül yok. Sıcaklık, nem, oksijen içeriği, C / N oranı gibi dikkate alınması gereken bazı prensipler vardır. Ancak her bir çiftlik kendi mikro iklimi, kendi peysajı, kendi bireysel bitki, hayvan ve insan topluluğu ile ayrı bir bireysellik taşır. Nihayetinde, her çiftlik kendi kendine yaşayan bir organizmadır. Zamanla gelişir ve devam eder. Bu nedenle her çiftlik farklı ihtiyaçlara sahiptir ve çiftçi, bir kompost yığını hazırlarken tüm bağlamın ince nüanslarına karşı duyarlı olmalıdır.
Sadece kompostlama ile yoğun bir şekilde çalışmaya başladığımda Ehrenfried Pfeiffer’in şu sözlerini anlamaya başladım: “Doğal büyüme süreçlerinin başlangıcını, seyrini ve sonunu yönlendiren ve yöneten insan, Doğadaki en kuvvetli güçtür . Kapasitesi nihai belirleyici faktördür. ”
Kompost yığını derin iç ve dış dönüşüm için büyük bir okul ve kutsal bir laboratuvar olabilir. Burası Pfeiffer’in bahsettiği kapasitelerimizi ve sorumluluklarımızı geliştirilmek üzere çalışabileceğimiz ve uygulamalar yapabileceğimiz bir yerdir.
Kompostlama, özgür irademizle yaptığımız bir iş , Dünya’ya ve İnsanlığa olan sevgimizden doğan bir faaliyet olarak görülmelidir.
Arzu Duran (2020)
This is a revised version of an article that first appeared in the spring, 2014 issue (#282) of the Biodynamic Journal.
References
Bly, R. 1995. News of the Universe: Poems of Twofold Consciousness Chosen and Introduced by Robert Bly. San Francisco, CA: Sierra Club Books.
Kazantzakis, N. 1996. Zorba the Greek. New York, NY: Simon and Schuster.
Lievegoed, B. 1951. The Working of the Planets and the Life Processes in Man and Earth. The Experimental Circle of Anthroposophical Farmers and Gardeners.
Pfeiffer, E.1983. Bio-Dynamic Gardening and Farming, vol. II. Spring Valley, NY: Mercury Press.
Steiner, R. 1993. Spiritual Foundations for the Renewal of Agriculture. Kimberton, PA: Bio-Dynamic Farming and Gardening Assoc. Inc.