Biofach 2020

Biofach 2020

12-15 Subat 2020 tarihleri arasinda Nuremberg Biofach tüm dünyadan organik tutkunlarinın bir araya geldigi fuar!

Organik olmak, bir etiket veya sertifikadan çok daha fazlasıdır!

Organik olmak demek, öncelikle doğanın kaynaklarının sorumlu kullanılmasi gerektiğine inanmak demek. Dürüst ve kaliteli üretim demek!

Biofach fuari 1990 yilindan bu yana organik tarima tutku ile bağli insanların bulustuğu yerdir.
Organik pazardaki üreticilerle tanışmak , sektörün en son trendlerini öğrenmek ve profesyonelleri ziyaret etmek için mükemmel bir fırsat.

Finding the Spirit in Agriculture

Finding the Spirit in Agriculture

5.02.2020-8.02.2010 Tarihleri arasında her yıl düzenlenen Tarım konferanslarından bu yılki ana teması ‘Finding the Spirit in Agriculture’  üzerine konuşmalar, görüş alışverişleri ve workshoplar yapılacak olan ve  tüm dünyadan pekçok biyodinamik tarım konusuyla ilgili farklı sektörlerden katılımcıların biraraya geleceği buluşmaya sizleri de bekleriz!

https://demeter-turkey.com/wp-content/uploads/2019/10/Flyer_LWT_2020_A4_web.pdf

Biyodinamik Bahçe Grubu

Biyodinamik Bahçe Grubu

Biz ‘İstafil Çiftliği Bio-dinamik Organik Tarım’ firmasında çalışan değişik yaş gruplarından  ve farklı kültürlerden gelen ve özellikle de  ‘hanımlardan’ oluşan  küçük bir grup ‘Biyodinamik çiftçiyiz.’

Hepimiz dev bir yaşam  ağacının farklı dallarından gelmemize rağmen biliyoruz ki  bu karşılaşma basit bir ’tesadüften ibaret  değil.’ Çünkü her birimizin yüreğinde gelecek için bir şeyler yapma isteği yatıyor. Ve biliyoruz ki çevremizde bizim gibi hisseden birçok insan mevcut.

Son zamanlarda tarafımıza küçük bahçelerde veya sınırlı alanlarda biyodinamik bahçecilik nasıl yapılır konusunda çokça soru gelmeye başladı. Biz de bu konuda yol gösterici olmak üzere sitemizde dolduracağınız  üyelik formu ile grubumuza katılıp, ücretsiz olarak faaliyetlerimizden yararlanabileceğiniz, karşılıklı paylaşımlarda bulunabileceğimiz Biyodinamik Bahçe Grubu’nu kurduk.

Bekliyoruz!

İSTAFİL ÇİFTLİĞİ BİYODİNAMİK BAHÇE GRUBU

ÜYELİK FORMU


    ÇiftçiDoğaseverÜniversite Öğretim GörevlisiÖğrenciDernekKuruluş/FirmaArazi SahibiEv BahçesiOkul Bahçesiİş Yeri BahçesiSite BahçesiDiğer

    Sevgilerimizle
    İstafil Çiftliği 

    Biyodinamik Çiftçiler Grubu
    (2019)

    Destiny on the Job 9th INTERNATIONAL CONFERENCE 31.10-3.11-2019 – ISTANBUL – Turkey

    Destiny on the Job 9th INTERNATIONAL CONFERENCE 31.10-3.11-2019 – ISTANBUL – Turkey

    Türkiye’de ilk kez 31.10 / 3.11.2019 tarihleri arasında düzenlenecek olan 9. ‘Destiny On the Job’ konferansında İstanbul’da sizlerle birlikte olabilmeyi diliyoruz.

    The work place can be a platform for individual spiritual development. We experience a growing impulse to build a new human culture for economic and professional spheres. This conference initiative addresses the spiritual dimension behind the phenomena in the workplace.

    Who to attend:

    The DESTINY ON THE JOB initiative is intended mainly for two kinds of professions:

    • People that consult others (consultants, coaches, mentors, trainers)
    • People that lead or responsibly cooperate with others (entrepreneurs, managers, leaders)

    Conference aims:

    • Sensitize people to the spiritual and especially karmic dimension present in organizations
    • Sensitize to the observation and recognition of karmic phenomena in the workplace
    • Become more aware about our activity as facilitators in the development processes at work
    • Share our experiences on this area of research

    Why to attend:

    It is time to be active. Creating a new future by our daily deeds. Contact with other folk is a great support in renewing our energy. A network set up is being prepared for DESTINY ON THE JOB for ongoing contact and sharing of developments or research. New ideas from practical experiences can support your daily business. Bring in your own topics and activities, we create an open platform for exchange of experience between professionals.

    Conference Title:

    EAST AND WEST MEETING ….. DIVERSITY ON THE JOB

    West and East meeting: Who are you? Who am I? – Meeting one another beyond the limitations and diversities of gender, religion, tradition and culture.

    This conference is a challenge: We go beyond the familiar conference places in Central Europe and move to Turkey, to Istanbul, the bridge between the East and the West. This new conference place is a signal: In a world that is moving apart in misunderstanding we come together to build a bridge of understanding. It is an experiment; we do not quite know how it works, but we shall try. The first step is to become aware of who we are with all that which we carry along: burdens of our tradition, history, discrimination, triumphs even. The conference will offer safe spaces where we can share some of it. We call this destiny.

    This conference is a challenge also because it quite consciously appeals to business people: Questions of destiny play a vital role in business life, especially if you want to be successful. Do not hesitate, come.

    In artistic exercises, in group work, in team coaching situations, in sharing experiences, in having one-to-one karma conversations we want to explore new social techniques. This conference will be a research meeting. Everybody is invited to share her / his experiences and to learn and develop together, to meet new challenges in everybody’s work life.

    It is high time to understand destiny in our professional life. Without this understanding we cannot solve the social problems and needs of today.

    Time: Begin Thursday 31 October 2019 at 16.00 pm (registration, coffee and warm up at 15 pm) End Sunday 3 November 2019 at 14.00 pm

    Extra day with organized program: Begin Wednesday 30 October 2019 at 14.00 and will continue on Thursday morning . Those who wish to stay a bit longer can come a day before to visit some special sites in Istanbul. The extra day is not part of the conference program.

    Venue and Accommodation: Istanbul downtown – KALYON HOTEL https://www.kalyonistanbul.com

    Conference Package for Hotel: 

    • Single Room Package -350 € (3 Nights and Breakfast – 3 Lunches – Coffee Breaks – 3 Dinners – Meeting Rooms)
    • Double Room Package -300 €/per person (3 Nights and Breakfast – 3 Lunches – Coffee Breaks – 3 Dinners – Meeting Rooms)
    • Extra day for Hotel: Single room for 1 night € 55 , Double room for 1 night € 32,50 /per person

    Cancellation

    Cancellation within 15 days before = 15% penalty
    Cancellation after = 50% penalty

    For those not staying in the Hotel:

    The cost of each lunch / dinner is € 25 and the cost of each coffee break is €5

    Conference Fee: € 200 cash during the conference

    Registration: before 12.09.2019 to be sent to: kalyon@kalyon.com (to the attention of Miss Ozlem Ardic) and aisguden@gmail.com (Mrs Arzu Isguden)

    The Destiny on the Job – Team

    Shirley van Houten
    Hans Supenkämper
    Arzu Isguden
    Gigliola Rosini
    Gabriella Vigo
    Larsu Salonen
    Robert Hell

    Draft2 Application Form DOJ 2019-2

    Draft2 Invitation letter DOJ 2019-1

    Draft2 Program x participants DOJ 2019-1

    Gelecegin Çiftçileri için

    Gelecegin Çiftçileri için

    5-6 Nisan tarihleri arasında Istanbul Çatalca’daki Istafil Çiftliginde Turkiye’de ilk kez herkese açik ‘Biyodinamik Tarıma Giriş Kursu’ duzenledi.Tarim basta olmak uzere farkli sektorlerden bir grupla mükemmel bir toplantı oldu! Beş yıldan fazla bir süredir çiftligin Demeter danışmanı, partneri ve eğitmeni Sn.Hans Supenkaemper’in biyodinamik tarim ve antropozofi üzerine  bilgilerini paylasmak tüm katılımcıları motive etti. Samsun 19 Mayıs Universitesinden katilan Prof.Ali Kemal Ayan hocamizin dediği gibi Biyodinamik Tarım ‘Tarımın Simyası’! Gerek açık alanda yaptığımız çalışmalar gerekse içsel yolculuklarimiz sirasinda zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Kurs süresince biyodinamik preparatları teorik ve pratik olarak incelerken çiftliğimizde geçen yıl gömmülmüş olan boynuz gübresi, silika, hindiba ve meşe kabuğu preparatlarini da topraktan çıkartarak konuyu tam anlamıyla irdelemiş olduk. Bunun yanısıra Rudolf Steiner’in Tarım Kursu 1. Dersini de bitirdik. Ve konu öyle şaşırtıcı şekilde ilerledi ki köklerimize döndük diyebiliriz. Kurslarimiz farkli sezonlarda ilerleyerek devam edecek.Tüm katılımcılara çok tesekkur ederiz. Her insan ayrı bir zenginlik ve yaşam yolculuğunuzda yaradılışın en güzel yönlerini keşfedip, takdir edebilmemiz için ne büyük bir şans!

    Saygi ve sevgilerimizle,
    Arzu Duran (2019)

    DEMETER BİYODİNAMİK TARIM DERNEĞİ Toplantısı

    DEMETER BİYODİNAMİK TARIM DERNEĞİ Toplantısı

    DEMETER BİYODINAMIK TARIM DERNEĞİ toplantısını 16.03.2019 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirmiş bulunmaktayız.

    Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen üyelerimizle çok verimli bir toplantı oldu.Ilk toplantımızda seçilen grubun görevlerine devam etmelerine oy birliği ile karar verildi.

    Aydın Gülyağı, Ceres, Işık Tarım, İstafil Çiftliği, Jayanti, Rapunzel, Tunaylar, bazı organik zeytin üreticileri ve diğer yeni üyelerle birlikte Samsun 19 Mayıs üniversite öğretim görevlisi Sn.Cevahir Kaynakçi ve Tokat Gaziosmanpaşa Universitesinden Sn.Hakan Karadağ da toplantımıza katıldı.

    Toplantının sonunda katılımcılara Samsun Üniversitesinden Prof.Dr.Ismet Boz ve Istafil Çiftlinden Arzu Duran tarafından hazirlanmis olan Biyodinamik Tarım ve tüketicilerin yaklaşımı, yaygınlaşması ve mevcut durum hakkında bir anket ögretim görevlisi Sn.Cevahir Kaynakçı tarafindan katılımcılara dağıtılarak ön bilgi toplandı.Ayni anket doğrudan tüketicilerede yönlendirilerek doğru urün seçimi ile ilgili bilinçlendirme hedeflenmektedir.

    Çalışmalarımızın güçlenerek ilerleyecegine inancımız sonsuz.

    Tüm katılımcılara çok teşekkür ediyoruz.

    Arzu Duran

    Biyodinamik Tarım Egitimi Kursu

    Biyodinamik Tarım Egitimi Kursu

    Biyodinamik tarımla yaptığımız herşey doğayı geri getirmek için….

    Türkiye’de ilk kez ‘INTERNATIONAL WANDERING SCHOOL FOR BIODYNAMIC AGRICULTURE‘ tarafından hazırlanmış, aşamalı ‘Biyodinamik Tarım Eğitim’ programı 5.04.2019 ve 6.04.2019 tarihlerinde düzenlenecek olan ‘Giriş’ kursuyla başlayacak ve ileri tarihlerde
    derinleşme kurslarıyla devam edecektir. Bu aşamalı süreci tamamlayan kursiyerlere sertifika verilecektir.

    Biyodinamik Tarım yapmakta olduğumuz ve Demeter partneri olarak çalıştığımız çiftliğimizin kapılarını ‘Geleceğin Tarımı’ olarak nitelendirilen bu çok özel tarım yöntemini tanıtmak ve öğretmek amacıyla ilk kez ‘Biyodinamik Tarım Eğitimi Merkezi’ olarak açmış bulunmaktayız.

    Tüm ziraatçileri,çiftçileri,üniversiteleri, öğrencileri ve doğaya kendini yakın hisseden herkesi bu yepyeni harekete bekliyoruz

    BAL

    BAL

     2019 Goetheanum ‘Land and Economy’ konferansı ve Biofach Fuarı izlenimleri…

    ve  ‘ARICILIK’  üzerine en güncel yazılarımızı bu baslıkta topladık…

     

    Goetheanum Müthiş Bir Topluluk , Fikir Alışverişinde Bulunabileceğiniz İnanılmaz Yüksek bir Ortam Biofach Harika bir Fuar ve Tüm Dünyadan Organikçilerin Buluşma Yeri

    5-10 Şubat arasında Goetheanum’da düzenlenen ‘Land and Economy: agriculture between the farm and the world’ temalı toplantıyı müteakip 12-15 Şubat tarihleri arasında Almanya Nürnberg kentinde her yıl düzenlenen BIOFACH fuarında dünyanın pek çok ülkesinden organik tarım yapan firmalar bir araya geldi.

    Goetheanum’da bulunduğumuz sürece katıldığımız toplantılar ve workshoplar hayli bilgi verici ve yönlendirici oldu.

    Toplantı süresince güncel neşriyatlara da ulaşma fırsatımız oldu. Her biri birbirinden ilginç yayını ilgiyle okuduk.

    Bunlardan biriside ‘BİYODİNAMİK ARICILIK’ başlıklı kitapçıktı. Kısa başlıklarla ve anlaşılır şekilde irdelenmiş olan konu çok güzel özetlenmişti.

    Bu el kitabı halihazırda kuruluş aşamasında olan organik arıcılık için bağımsız, kar amacı gütmeyen bir girişim olan “proBiene” enstitüsü tarafından hazırlanmış.

    (Stutgart, Eylül 2018- David Gerstmeier ve Tobias Miltenberger)

    Biyodinamik arıcılık konusunda  insanlar son zamanlarda bizi sıkça aramaktalar. Bu nedenle aşağıdaki bilgilendirmelerin faydalı olacağını düşündüğümden sizinle de paylaşmak istedim. Çünkü dışarıdan bakıldığında organik arıcılık ve biyodinamik arıcık her ne kadar birbirine benzer gözükmekteyse de birbirinden farklılıklar göstermektedir.

    Bu gezegende gıdanın geleceği ARILARIN elzem olduklarını kabul etmek zorundayız. Balüretimi için vazgeçilmez  olmalarının yanı sıra arılar besinlerimizin yaklaşık üçte birinin üretiminden de sorumludur. İşte bu yüzden, hayatı arılar için zorlaştıran her şeyi durdurmak  sosyal bir görevdir. Endüstriyel hayvan bakıcılığına karşı bir arıcılık yöntemi  uygulanmalıdır. Bu bakımdan, Biyodinamik arıcılık mihmandarlık yapabilir.

     (Ursula Hudson – Slow Food Germany Başkanı ve Slow Food International yönetim kurulu üyesi)

    BALARISI VE ARICILIK

    ÖNEMİ

    Balarısı insanlar ve tabiat için büyük bir öneme sahiptir.

    Bir taraftan, kültür bitkisi yetiştiriciliğinde hayati rol oynar: besinlerimizin üçte biri doğrudan arıların yaptığı polenlemeye bağlıdır. Diğer taraftan, doğadaki yaban bitkilerinin polenleştiricisi olarak, bitki dünyasındaki biyoçeşitliliğinin muhafaza edilmesine derin bir  katkıda bulunurlar.

    Bal arısı milyonlarca yıl boyunca coğrafi olarak farklı çeşitleri olan büyüleyici bir olağanüstür

    organizmaya evrilmiş olan bir türdür. Mağara resimlerinden ve geleneksel kökler incelendiğinde anlaşılabileceği gibi , balarıları insanları zamanın başlangıcından beri büyülemiştir ve derin bir kültürel-tarihi ilişki evcuttur.

    Arıcılıkta, bal arısı yaklaşık 4,000 yıldan beri yetiştirilmektedir ve  en

    önemli besi hayvanlarından biridir. Arıcılar tarafından hasat edilebilen arı ürünlerinin olağanüstü kaliteli bileşimleri vardır. Bal ve balmumu bu soylu doğal ürünlerden yalnızca ikisidir.

    Krizli Bir Dönem

    Günümüzde balarıları çok farklı  zararlı etkilerle savaşmak zorundadır. Her yıl, büyük

    miktarlarda arı kolonileri çökmektedir. %30-50’lik kış kayıpları yaygındır. Hızla yeni koloniler

    satın alma ve uzun mesafelerden kraliçeler ithal etme şeklindeki standart uygulamalar bal arısı

    üzerindeki baskıyı arttırmakta ve diriliklerini gitgide azaltmaktadır. Bu sorunlu dönemin pekçok farklı nedenleri vardır .

     Yoğunlaştırılmış arıcılık yöntemlerinin neticesinde ortaya çıkan stres ve hastalıklar:

    Bal çıkarılması ve polenleştirmede kısa vadede artışa hizmet eden yoğunlaştırılmış yöntemler

    yaygındır. Arıların bağışıklık sistemleri zayıflar dolayısıyla hastalık karşısında direnç gösteremezler..

     Geliştirilen doğal olamayan üreme yöntemi ile zayıf ya da dayanıksız  popülasyon çeşitliliği.

    Bal arısı,  salt bal elde etmek amacına yönelik yetiştirilir. Arıların doğal

    davranışları ve adaptasyonları baskılanır. (örn. oğul oluşturarak yeni koloniler kurmak, çoklu

    eşleşme ile gen rekombinasyonu).

     Monokültür ve farklı çiçek kolonilerinden kaynaklanan doğal besin eksikliği

    Konvansiyonel tarım “yeşil bir çöl” yaratır. Sınır kenarlarındaki, çayırlıklardaki ve bahçelerdeki  nektarlı çiçekler geri plana itilir.

     Pestisid kullanımı ile zehir kontaminasyonu

    Arılar çok sayıda ve büyük hacimdeki sentetik spreylerden hemen zarar görür veya yan etkilerinden ötürü zayiat verir.

    Her kriz bir fırsat sunar. İnsanlar dünyayı tahrip etmemeli, şekillendirmelidir. Bu sebeple, arıcılığa “koruyucu bakımı” sunmak yerine, mevcut  krizin üstesinden gelmek ve bundan güçlenerek çıkma fırsatını yakalanmalıdır. Arılar, başka hiçbir hayvanın olmadığı şekilde, doğal ve (tarım) kültürü dünyamızın durumu hakkındabir  sismograf gibi hareket ederek bizi ekolojik bağlantılara karşı uyarır.

    Biyodinamik arıcılık

    MEVCUT DURUM

     

    Biyodinamik arıcılık ancak son yıllarda gelişmiştir.  100’ün biraz üzerinde  Demeter sertifikalı arıcı vardır ve yalnızca bir kaçı tam zamanlı çalışmaktadır. Almanca konuşan ülkelerde

    “wesensgemaesse Bienenhaltung” -arıların gerçek doğasının desteklenmesine odaklanan arıcılık– artan sayıda hobi amaçlı arıcı tarafından da belgelendirme olmaksızın yapılmaktadır.

    Almanya’daki toplam arı kolonisi sayısı ölçüldüğünde (yaklaşık 800,000) “wesensgemaesse” kolonilerinin yaklaşık %2’sine tekabül ettiği tahmin edilmektedir (bu basitleştirilmiş genel değerlendirmede, arılar kuluçka alanında doğal petek yapıyorsa arıcılık “wesensgemaesse” olarak kabul edilmektedir). Diğer arı kolonilerinin  %98’ine bal maksimizasyonu için geliştirilmiş konvansiyonel yöntemler kullanılarak bakılmaktadır.

    GEÇMİŞ

    Biyodinamik tarım, Rudolf Steiner’in görüşleri ile ivme kazanmıştır.  Çiftlik dış

    kaynaklı şeylerden etkilenen fakat aynı zamanda etrafındaki dünyayı etkileyen bir organizma olarak görülür. Dışarıdan gelen kozmik güçler işi belirli ritimlerle etkiler ve  buna uygun hareket edilir.  Çiftliğin özel bir kaliteye sahip ürünleriyle dışa açık etkisi vardır. Organizma olarak, çiftlik bölünmez bir bütün olarak yönetilmelidir. Bir çiftliği bitkiler, hayvanlar, toprak ve insanlar hepsi bir arada , kısa vadede maksimum verim alınması  amacıyla değilde maksimum sürdürülebilir niteliği üretme amacıyla oluşturur. Demeter markası belgelendirilmiş Biyodinamik çiftçiliği simgeleyen bir kuruluştur.

    ÖZELLİKLER

    Biyodinamik arıcılık organik arıcılığın bir tipidir fakat çok daha geniş kapsamlıdır. Organik arıcılık gerekliliklerini içeren AB Organik Yönetmeliği esasen arıcılığın kalıntılardan âri ürünlerin sağlanmasıyla ilgili yönlerini açıklar. Bir başka deyişle, arı ürünlerinde hiçbir pestisid veya diğer zararlı madde bulunamaz. Arıcılar sentetik madde kullanımından men edilmiştir. AB Yönetmeliği yer yerde hayvanlara (arılara) nasıl muamele göreceğini de belirtir. Örneğin, arıcılar kraliçenin kanatlarını kesemez.

    Biyodinamik arıcılığın daha holistik yaklaşımına, hayvancılık için AB gerekliliklerinde oldukça az yer verilmektedir.

    Biyodinamik arıcılık arıların doğal yaşam ortamını temel alır ve yüksek ürün kalitesi elde edilmesini amaçlar. Elzem özellikler şunlardır:

     Bal arısı kolonisi tek bir organizma olarak kabul edilir “Büyük Arı ”

     Yeni koloniler yanlızca doğal oğul verme yoluyla oluşturulur.

     Arılar kendi kuluçka yuvalarını doğal olarak yapılmış peteklerde kurar.

     Kraliçelerin suni üremesi gerçekleşmez.

     Hasat edilen bal kovan sıcaklığının üzerinde ısıtılmaz.

    Biyolojik-dinamik arıcılık organik arıcılığın çok ötesinde bir olgudur ve yoğunlaştırılmış arıcılığa alternatif bir yaklaşım sunar.

    Yaklaşım

    “BÜYÜK ARI ” OLUŞUMUNUN ÖN PLANA KONULMASI

    Bunun temeli koloninin doğal davranışlarına dikkat etmektir. Arı kolonisi tam bir teşkilatı temsil eder – ona “Büyük Arı” diyoruz. Sağlıklı bir arı için bütünlüğü muhafaza edilmiş bir ‘Büyük Arı’ kolonisi gerekir. Arıcılık unsurlarının kaynağı da burasıdır: kraliçeler kendi kolonileri tarafından beslenir, oğul vermek suretiyle yeni koloniler oluşturulur ve arılar kendi doğal peteklerini yapar.

    Bu unsurlar aşağıda şöyle açıklanmıştır:

    OĞUL VERİLMESİ  NETİCESİNDE YENİ KOLONİLER OLUŞTURULUR

    Arıların oğul vermesi yeni bir koloni doğurur. Oğul ile çalışmak hastalıkla uğraşma ihtiyacını azaltır.

    Arıların oğul verme içgüdüsü kabul edilir ki bu genellikle diğerleri tarafından   kabul edilmeyip bastırılan bir durumdur.

    Konvansiyonel arıcılar oğul vermek istemeyen kolonileri seçer – ancak biz arı popülasyonunu

    gençleştirmek için arıların doğal içgüdüsünü kullanırız.

    Arıcılar pek çok kovana bakarsa, tüm kolonilerin oğul vermesini aynı zamanda takip edemezler. Bu sebeple, bazı arıcılar “tahmini oğul verme” denilen bir ölçüt kullanır. Amaç, oğul verme sürecini mümkün olduğu  yakın tahmin edebilmektir. Oğul hücreleri (büyümekte kraliçeleri olan hücreler) bulunduğunda, yaşları 1-2 günlük doğrulukla ile tespit edilebilir. Oğulların dışarıya en erken çıkışı dokuzuncu gündür, böylece oğul verme zamanı tahmin edilebilir. Beklenen oğul verme tarihinde,oğul yakalama kutusu arı kolonisinin yanına yerleştirilir. Daha sonra, kraliçe ve arıların yaklaşık üçte ikisi çıkarılır, oğul oluşturulur. Geride kalan koloni tekrar kapatılır veya birkaç arı kolonisine bölünebilir. Her bir yeni koloni için bir oğul hücresi tutulur; oğul hücrelerinin geriye kalanı kırılır.

    KULUÇKA YUVASI OLARAK DOĞAL PETEK

    Arılar kuluçka için  kendi peteklerini yaparlar.Her bir arı kolonisini bunu kendine özgü şekilde yapar. Petekler “Büyük Arı’nın” genel yapısının bir parçası kabul edilir.

    Herşeyin ötesinde, arılar tarafından üretilen balmumu  saftır, bu da bala fayda sağlar.

    Arıların kuluçka yuvasına  plastik veya yabancı balmumu plakaları  koymayız.

    Arıların farklı ebatlarda ve farklı arılar (erkek ve işçi) için  hücreler yapmasının doğru olmadığının ortaya konulduğu  balmumu kavramı 1800’lü yılların ortasında şekillenmeye başlamış,. Yabancı balmumundan yapılan balmumları çoğunlukla  kalıntı taşıdığından ve  o kovana özgü olmadıklarından balın kalitesini düşürmektedir.

    ORGAN OLARAK OĞUL KRALİÇESİ

    Arı kolonisi tarafından getirilen kraliçe tüm “Büyük Arı” oluşumunun bir parçasıdır. Hiçbir kraliçe kendini daha genç, daha güçlü kraliçeyle değiştirmek amacıyla sisematik şekilde yok etmez.

    Kraliçenin tüm arılarla ilişkisi ve akrabalığı büyük önem taşır. Bu sebeple, kanatlarını kesmeyiz,onu bir bariyer ile arı kolonisinin geriye kalanından ayrı tutmayız veya sun’i dölleme yapmayız.

    Yetiştiricilik

    EKSİKLİK

    Konvansiyonel arıcılık yöntemleri arı sağlığında kayba katkı yapar. Bu, soyiçi üreme krizi, soy

    özelliklerinin çeşitliliğinin kaybı ve doğal sağlık mekanizmalarının kaybı (örn. enfeksiyon kontrolü

    için arı tutkalı (propolis)) gibi problemlere yol açmıştır. Konvansiyonel yetiştiricilik prevalansı

    sebebiyle, az özelliğe sahip yalnızca birkaç arı çeşidi dünya genelinde yetiştirilmektedir.

    Konvansiyonel arıcılığın yetiştiricilik hedefleri organik arıcılığın hedeflerini (dayanıklı arı

    popülasyonu gibi) içermez ve kısmen onlarla çelişir. Sanayileşmenin başlangıcından beri,

    konvansiyonel bal arısı yetiştiriciliği öncelikli olarak şunlara odaklanmıştır:

     Büyük hacimlerde bal

     Hızlı koloni gelişimi

     Oğul halinde kovandan ayrılmakta gönülsüzlük

     Mülayim mizaç

    Düşük miktarda propolis (bazı yetiştirici birliklerinde)

    Konvansiyonel yetiştiricilik oğul vermek suretiyle yeni bir koloni oluşturmak, doğal bal peteği

    yapmak ve mevki adaptasyonu gibi hayatın doğal akışını dikkate almaz. Aslında, “Oğul halinde

    kovandan ayrılmakta gönülsüz” arılar tercih edilir, bu durum Demeter yaklaşımına aykırı düşer.

    Yetiştiricilik yöntemleri de hayvan etiği ve niteliği bakımından tartışmalıdır. Yukarıda yazılı olan

    ana yetiştiricilik hedeflerine ek olarak, yetiştiricilik yöntemleri kraliçe arıların insanlar tarafından

    seçilmiş yalnızca bir erkek arı tarafından sun’i döllenmesi gibi endüstriyel teknoloji ve monotonluk

    üzerine dayalıdır. Doğal çoklu eşleşmede, ortalama 15 ila 20 erkek arı “kraliçe arının çiftleşmesi”

    gösterisinde uygunluklarını kanıtlamak zorundadır.

    Bal verimi en yüksek yetiştiricilik hedefi olmamalıdır, önceliğimiz daima sağlıklı koloniler idame

    etmek ve beslemek olmalıdır. 

    OLASI BİR YAKLAŞIM

    Günümüze kadar, Biyodinamik arıcılıkta herhangi bir hedeflenmiş yetiştiricilik gerçekleşmemişti,

    yalnızca arıcılık yapanlarca bireysel seleksiyon yapılıyordu. “proBiene” enstitümüz halihazırda

    ekolojik bir yetiştiricilik projesi planlıyor. Eğer siz veya bildiğiniz birinin benzer hedefleri varsa,

    lütfen bizimle temasa geçin. Ağımızı genişletmek için dört gözle bekliyoruz 

    Arıların sağlığı

    ZAYIFLAMANIN TEMELİ

    Yoğun arıcılık yapılan ülkelerde, arı popülasyonu sağlığı zaman içinde güç kayb eder diğer bir terimle zayıflar.

    Milyonlarca yıllık evrimsel gelişimine rağmen, bal arılarının gücü tükenmiştir. Bu, bilhassa Orta Avrupa’da arı kolonilerinin insanlar olmadan var olamaması ve sürekli bakım gerektirmesi olgusu ile aşikâr haldedir.

    Arılar doğuştan varolan adapte olmak yönündeki yüksek  potansiyellerine rağmen, bağımsız olarak canlı kalmayı başaramamaktadırlar. Yanlızca ‘verim’ odaklı arıcılık streslidir. Yetiştiricilik aşırı tek yönlü olmanın yanı sıra   yiyecek kaynakları da çok azdır.

    DOĞUŞTAN GELEN YAŞAMA GÜCÜNÜN DESTEKLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

    Biyodinamik arıcılığın oğul verme yönü gibi yukarıda yazılı olan yöntemler arıların canlılığını, kendi hayat güçlerini desteklemesini ve geliştirmesini amaçlar. Temel düşüncemiz,

    hayvanların ancak ait olduğu türün  spesifik ihtiyaçları dikkate alındığında ve geliştirildiğinde uzun vadede sağlıklı kalacağın yönündedir.

    BAĞ

    İnsanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkiye özel bir önem verilir. Yalnızca böylesi bir bağ  bize diğerinin esenliği  için bakım yapılması için içsel bir motivasyon verir. Bilimsel araştırma bir araştırma ile bu durum  ineklerde gözlemlenmiştir.

    Arılarala kurulan çift taraflı bağında  iki tarafın yararına olduğu şeklindedir.

    STRESTEN KAÇINMAK

    Stres faktörleri (arı gücünün kısıtlanması, sürekli şekerle beslemek, çoklu göç, büyük koloni

    yoğunluğu) arı kolonisini yıpratır. Koloniler bal üretimi için ‘modüler sistem’ olarak görülmemelidir.

    Tam tersine: yaşayabilir kalabilmek için asgari bütünlüğe ihtiyaç duyan bir süper organizmadır.

    ÇEVRESEL ETKİLER

    Orta Avrupa’da arılar için besin sıkıntısı var. Yıl boyunca, pek az kaynak mevcuttur. Temmuz

    ayında bile, orman kaynakları bulunamazsa kolonilerin kronik olarak yetersiz beslenir. Şeker

    vermek telafi olarak düşünülemez çünkü bu endüstriyel rafine edilmiş madde arıları zorlar. Ayrıca rafine edilmiş şeker ihtiyaç duydukları besinlerin tamamı için bir telfi de değildir.

    Kovan mevkisi seçerken, çoğunlukla arıların uçuş yarıçapını dikkate alarak organik ve kirlenmemiş alanlar seçilmelidir. Böcek ilaçları arılar için ağır problemlere sebep olur; yabani ot ilaçları da onlara zarar verebilir. Uzun soluklu beslenme sağlayan çeşitli yiyecek kaynakları yararlıdır.

    KALINTI YOKLUĞU

    Arı kolonisi, yapısını inşa etmek üzere balmumu gibi muhtelif maddelere ihtiyaç duyar. Arı kolonilerinn maruz kalabilecekleri kimyasal kalıntılar bu teşkilatın başarısına köstek olabilir ve kovan ürünlerinin kalitesini düşürür.

    Arıların kendi peteklerini yapmasına izin verirsek, Varroa maytlarıyla doğal maddelerle mücadele edersek ve kovanlar için yalnızca doğal malzemeler (ahşap, kamış veya kil) kullanırsak saflık idame ettirilebilir.

    Ürünler

    KALİTE

    İyi bal çok fazla yabancı etkiye maruz kalmamış olmalı ve kovandan mümkün olduğunca doğal birşekilde çıkarılmış olmalıdır. Endüstriyel bala yasal olarak bal denilebilir fakat bunlar peteklerdeki orijinal baldan büyük ölçüde farklılık gösterir: bu balların çoğu 70 °C dereceye kadar ısıtılmıştır.

    Minicik partikülleri çıkartmak için basınçlı filtreleme kullanılır ve süpermarket rafları için

    standartlaştırılmış madde elde edilmesi için farklı ballar karıştırılır. Kovan içinde, bal maksimum 35°C dereceye kadar maruz kalır. 37°C dereceden itibaren, ilk aromalar kaybedilir. 42°C derecede, ilk enzimler tahrip olur. Bu, balın “canlılığını da” imha eder. “Canlılık” ile, kavanozdaki balın hala “aktif” olduğunu ifade ederiz. Arılar kovana çiçeklerden nektar veya böceklerden şekerli salgılar (basura) taşır. Bu süreçte, enzimler, proteinler ve asitler ilave edilir. Bu ilave edilen maddeler polisakaridleri böler, früktoz ve glikoz moleküllerini dönüştürür ve daha kompleks karbonhidratlar oluşturur. Süreçler ve maddeler pek çoktur ve tek tek çok farklıdırlar. Sonuç olarak, her balın kendi niteliği vardır: tat, görünüm ve bileşim bakımından mevsimden mevsime veya mevkiden mevkiye kadar değil aynı zamanda kavanozdan kavanoza kadar değişiklik gösterirler. Bal yalnızca “şeker”den çok daha fazlasıdır – ve balı bu şekilde tutmak istiyoruz. Kaliteli bal şunların sonucudur:

     Kovanlar için seçilmiş yerler

     Doğal kovan malzemeleri

     Sentetik maddelerle işlem yapılmaması

     Yabancı balmumundan kaçınılması

     Arılara ihtimam gösterilmesi

     Isıtma, filtreleme veya harmanlama olmaksızın dikkatli hasat ve işlemen geçirme

    Arzu Duran

    (2019- proBiene Biodynamic beekeeping manual for food activists and beekeepers)

     

    TRAINING INVITATION

    İyi ürünler, onları takdir eden insanlara ihtiyaç duyar.   

    İyi ürünler, onları takdir eden insanlara ihtiyaç duyar.  

    Almanya’da Demeter sertifikalı bir ciftlikte büyükbaş hayvancılık nasil yapılmakta?

    Hunsrück’te tarım ve süt üretimi

    Bornwiesenhof çiftliği!

    Hunsrück-Hochwald Ulusal Parkı’nın hemen yanıbaşında yer alan bu çiftlikte 1989 yılından bu yana  Demeter’in sıkı  kurallarına bağlı kalınarak  biyodinamik tarım yapılmaktadır. Yüksek kalitede 30’dan fazla süt ürünü ve peynir çeşidi üretilmektedir. Bunun yanısıra gençlerin hayvancılık konusunda eğitimine büyük önem verilmekte. Ziyaretçi gruplarına düzenlenen çiftlik gezilerinde,yoğurt kurslarında ve peynir atölyelerinde biyodinamik çiftçilik hakkında bilgiler verilmektedir.

    1994’ten beri Jaschok ailesi bu çiftlikte yaşamakta ve çalışmaktadır.

    Biodinamik tarımın özelliği ‘bir  çiftliğin bireyselliği’ burada da çok gelişmiş ve halada gelişmekte. Bu çiftliğin hayvanları kendi topraklarında doğal olarak yetişen besinlerden faydalanmaktalar ve ürünler Demeter yönergelerine göre, suni yardımcı maddeler kullanılmadan işlemektedir. Kalite, doğru işçilik uygulaması ve ayrıntılara özel bir itina gösterilmesi neticesinde mümkün olmakta.

    Çiftliğin çevresindeki alanlarda serbestçe gezinen hayvanlar  sağlıklı yiyeceklere de rahatça ulaşabilmektedir.

    Doğada yetişmekte olan çeşit çeşit bitkiler yabani arılar, bombuslar, diğer çeşitli böcekler ve vahşi yaşam için bir cennet oluştururken çiftliğe yakın mesafede olan tertemiz çayırlar inekler için mükemmel bir beslenme kaynağı olmakta. Ormanlar ve alçak sıradağlarla çevrili 100 ha lık bu toprak parçasında üretilen malzemeler, Almanya da doğal olarak üretebilecek ürünlerin en yüksek kalitede olanlarından. Bu iş  yem hasadıyla  başlamakta  ve bitmiş ürün şeklinde son bulmakta.

    Hayvanların  beslenmesi neredeyse hiç  silaj kullanılmamaktadır.  Kışın saman ve az bir konsantre yemlerle beslenmekteler. 2017’nin uygunsuz hava şartlarından dolayı bölgedeki üreticilerden saman ve konsantre yemler almışlar. Ama normalde inekler çiftliğin etrafındaki alanlarda doğal olarak beslenmekteler. En uzak otlak iki kilometre bile değil. 

    Yaz boyunca, hayvanlar meraya çıkarılmaktalar. Çoğunlukla da nisan ayından itibaren inekleri gün boyunca merada kalmaya başlıyorlar. Belli bir zaman zarfında vücutlarına giren taze otları rahatça sindirebiliyorlar.  Mayıs ayı ortasında, gündüz sıcaklıkları 20 ° C’nin üzerine çıktığı zaman, gece merasın programına geçiyorlar.   Eylül ayına kadar süren bu dönemde, her sabah ahırlara  taze yeşil ot getirmeye devam ederek hayvanlara taze besin temin etmiş oluyorlar.

    Bu çiftlikteki sürülerin özelliği, hayvanların yerli yerinde duran boynuzlarıdır. Her hayvanın bir adı vardır ve günlük etkileşimde hayvanların nasıl davrandıklarını ve birbirleriyle nasıl yaşadıklarını görebilirsiniz. Biz insanlarda olduğu gibi farklı huylara sahip hayvanlar mevcut mesela kimisi dere içinde olmayı tercih ederken berisi tepelerde dolaşmaktan hoşlanıyor. Sosyal bir ortamda özgürce hareket eden inekler kendi kendilerine yeter olmayı da öğreniyorlar. Sürünün toplumsal dinamiklerinin nasıl değiştiğini seyretmek her zaman güzel, eğer kuvvetli görünen hayvanlar gelirse veya sürüyü bırakırsa, değişen mevsimlerle birlikte hayvan bireyselliğinin bir sürüde ne denli önemli rol oynadığını da açıkça görmeniz mümkün.

    Hayvanın varlığına duyulan saygılı yaklaşım ve doğru uygulamalı sığır yetiştiriciliği, ürünlerin özel kalitesine ulaşabilmenin vazgeçilmez bir unsurları olarak kabul edilmekte.  Silaj ve ve konsantre yemlerin minimum seviyede kullanımı sayesinde, sağılan süt doymuş yağ asitleri bakımından en uygun orana sahip olmakta ve vücuda girdiğinde sindirilebilir özelliği de o derece fazla olmaktadır. Bu tüm süt ürünleri için geçerli bir durumdur.

    Bu çiftliğin amaçlarından biride  insanlara DOĞRU ÜRÜNLERİ ÜRETEBİLMEK İÇİN SARF EDİLEN ÇABANIN NE KADAR BÜYÜK VE DEĞERLİ OLDUĞUNU ANLATABİLMEK.

    Malzemeleri mümkün olduğunca az makine kullanarak kendi elleriyle üretmekteler. Çünkü biyodinamik bir çiftlikte temel olan çiftçi ve çiftçinin çiftlikle birlikte  dönüşümü zaten biyodinamik tarım ürünlerinin ardında yatan da dürüst insan ruhunun çevresindeki herşeye saygı ve sevgi ile yaklaşımı neticesinde oluşturduğu bütünsellikle  eşsiz sağlıklı ürünler sunabilmesi.

    Arzu Duran(2018)