Artık Tarım Değişiyor 2.Bölüm

Güçlenmemiz ve güçlendirmemiz gerek…

Aşağıda Goetheanum Tarım Bölümünün  2017 yılında Hindistan’a yaptıkları ziyaret ve Yeni Delhi’de 9-11 Kasım 2017 tarihleri arasında düzenlenen ‘Organic World Congress’  ile ilgili  izlenimlerini aktardıkları rapordan 2.Bölümü sunarak yazı dizimize devam etmekteyiz.

Süprizlerle dolu bir Hindistan

Genel İzlenimler

REGINA HALLER

Hindistan, 1.3 milyon nüfusuyla, 122 ayrı dilin  konuşulduğu, birbirinden çok farklı iklim bölgelerine ayrılmış  ve 7 ana dinin beraber yaşadığı bir kıta parçası. Dünyanın en yoğun nüfusa sahip  ülkesi olarak kabul edilen ve  komşusu Çin’in  sınırı boyunca  yüksek dağların yamacında uzanan Hindistan’da  kişi başına ortalama 0.12 hektar ekilebilir alan düşmekte, yıllık yağış ortalaması 1000 mm olduğu halde   %40’ı  arazilerin sulanması için kullanılmak zorunda;  tüketilebilir nitelikte  tatlı su kaynaklarının %90’ı ise tarıma gitmektedir. Zirai ilaç ve kimyasal gübre tüketimi çok fazladır.(2014:ortalama 165 kg/hektar) Kaldığımız süre zarfında , kirli hava 30 kez resmi sağlık sınırının üzerine  çıktı.

Bu bağlamda,   Tarım Bölümü, Temsilciler Grubunun katılımcı üyeleri, Demeter International ve  25 farklı ülkeden bize katılan çiftçiler söz konusu  global  biyodinamik hareket vasıtasıyla buraya ne getirmeliydi?

Delhi’deki IFOAM’ın düzenlediği Organic World Congress’e , bu harekete katılmak üzere Hint biyodinamik birliğini ve IFOAM organizatörlerini davet etmesi kesinlikle bir başlangıç noktası olmuştur.  Hepimiz biyodinamik tarımla ilgili Hintli girişimcileri bizzat ziyaret edebilmek, onları tanımak, kimi zaman çok ağır şartlarda kimi zamanda umutsuzluk içinde usanmadan gerçekleştirmeye  çalıştıkları faaliyetlerini yerinde görmek istedik.

İşte tüm bunları izleyebilmek için  15 günümüz vardı. Bir çoğumuz kongreden önce Temsilciler Grubunun toplanma noktası olan Sarvdaman ve eşinin ülkenin batısında bambu ağaçlarıyla örülmüş görkemli bir yapıyı andıran gölgeliğinin altında adeta Hindistan’ın derinlerinde bir yerde kayb olmuş halde yanlızca Hint yemeklerinin tadına varmakla kalmayıp  bu çiftlikte biyodinamik yöntemler kullanılarak yaptıkları hayvancılığı ve elde ettikleri ürünleri görme şansımız da oldu  ; sebze yetiştirmeyi nasıl başardıklarını  izledik; burası papağan ve maymun sürülerinin tehditi altında ekinlerini yetiştirmeye çalışan insanların, sarilerin sarmaladığı  çok sayıda kadının yere çömelerek elleriyle terleyerek emek harcadığı toprakların, Avrupa’da olduğu gibi otomatik makinaların değil de insan eli ile çekilen öküz arabaları ve ekipmanların bulunduğu bir çiftlikti.

Başkent Delhi’deki toplantı hepimizi çok heyecanlandırdı. Sadece kendisini organik tarıma adamış 3000 çiftçi, tarım organizasyonlarının başkanları, araştırmacılar, politikacılar ve fuar katılımcıları değildi söz konusu olan , asıl  bu yılın ‘Öncelikle Çiftçiler’ sloganı fiiliyata geçirildi. Dünyanın pekçok köşesinden katılan küçük  çiftçilerin inanılmaz güçlü ve cesur girişimcilik ruhu bize cesaret verdi ve birbirine paralel 3 ayrı salonda  yönlendirici ‘Çiftçilerin İzlediği Yol’ ruhumuza saçtığı ışıkla sevecen bir ortamda güvenle ilerlememize rehber oldu.

Tac Mahal’e seyahatimizde, Agra’nın bu simgesel kültür anıtının çevresinde yol kenarlarındaki  tarlalarda yükselen ve pek çok Hintli çiftçinin hayatında  trajedilere sebep olan ocak bacalarını da gördük;  herkesin hatırlayabildiği kadarıyla aslında önceden  tarım alanı niteliğine sahip olduğu anlaşılan bu  geniş düzlüklere sonradan baca dikmek amacıyla 2-3 metre derinliğinde çukurlar kazılmış ve  doku tamamen tahrip edilmiş ve zavallı çiftçiler ,çorak hale gelen tarlalarını tüm umutlarını yitirerek satmak zorunda bırakılmışlar. Toprağı, ailenin  rızkını ve insanın itibarını yok eden bu durum maalesef ki buralarda öylesi dayanılmaz  bir acı haline dönüşmüş ki  toprağı tahrip eden aynı kimyasal zehri içip  intiharlara sürüklenen insanların hikayeleri azımsanmayacak kadar çok ve bunları dinlemek gerçekten de  içimizi   yaktı!

Otobüsümüzle Hindistan’ın kaotik yollarında  hayret içinde, süratle ve neredeyse birkaç santimetre arayla birbirlerini takip eden  3 tekerleri, minibüsleri, yük arabalarını, yüksek dağ gibi yığınlarla adeta devrilecekmiş gibi yol alan kamyonları;  römorklarıyla yayaları, bisiklet kullananları, çekçekleri ve inekleri sıkıştıran traktörlerin izleyerek uzun  bir  yolculuktan sonra gecenin geç saatlerde dağlık Kuzey bölgesine ulaştık.

Burada bir kez daha temiz havayı soluyarak rahatladık; ertesi gün Hintli biyodinamik çiftçilerle yüzyüze görüşerek başardıkları işleri ve zırai zehirlerin tuzağından nasıl kurtulduklarını dinledik. Hintli arkadaşlarımızın yaptığı harika işin boyutunun ne denli büyük olduğunu çok daha iyi kavradık. Bhimtal Binita Sha’nın çiftliği ve çalışmalarına odaklandığı bu yer  yaptığımız seyahatin adeta bir özetiydi.

Hintli arkadaşlarımızın sahip oldukları  fikir zenginliği, politik zeka ve azim ile birleşmiş olan muazzam enerji ve istek sayesinde  düşündüğümüzden çok fazla şey başarmış olduklarını ve çok daha fazlasını başarmak için büyük çaba harcamakta olduklarını gördük: ki  normalde  bizim sorun diye algıladığımız şeyleri buralarda şahit olduklarımızla kıyasladığımızda bizimkilerin çok sıradan kaldıklarını idrak ettik. Ve şurası da bir gerçek biyodinamik ve antropozofik temel enteresan bir biçimde  Hint kültüründen teşvik ve ilham almakta dolayısıyla hepimiz için  zenginleştirici olmaktadır.